
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların eşitlik, özgürlük ve daha iyi çalışma koşulları için verdiği mücadelenin simgesi haline gelmiş bir gündür. Bu özel gün, tarihsel olarak 1857’de New York’ta bir tekstil fabrikasında çalışan kadın işçilerin başlattığı direnişe dayanmaktadır. Çukurova Bülten olarak, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tarihsel kökenini ve kadın mücadelesi açısından taşıdığı önemi Adana Kadın Dayanışma Komitesi (KDK) Temsilcisi Zümrüt Umakoğlu ile konuştuk.
Çukurova Bülten Haber Merkezi – Melek Eliş
Zümrüt, 1857’deki bu trajik olayın kadınların eşit haklar için verdikleri mücadelenin temelini oluşturduğunu belirtti. Kadınların yalnızca bedensel değil, toplumsal olarak da sömürüldüğünü vurgulayan Zümrüt, bu günün tarihsel olarak sadece bir hatırlatmadan ibaret olmadığını, kadınların toplumsal eşitlik için verdiği mücadelenin sembolü haline geldiğini söyledi.
Umakoğlu, “Aslında her şey 1857’deki o fabrikada başladı. Kadınlar, yalnızca bedensel emekleriyle değil, toplumsal olarak da sömürülüyorlardı. O günden sonra, kadın hakları savunucuları ve sosyalist partiler, 8 Mart’ı kadınların eşitlik ve adalet mücadelesinin sembolü olarak önerdiler” dedi.
Zümrüt, 8 Mart’ın sadece bir anma günü değil, aynı zamanda kadınların daha iyi çalışma koşulları ve eşit haklar için verdikleri mücadelenin günümüz için de geçerli olduğunu belirtti. Kadınların toplumsal hayatta eşit olmaları, daha iyi koşullarda çalışmaları ve adaletli bir dünyada yaşamaları gerektiğini ifade etti.
Bu mücadelenin sadece kadınların değil, tüm toplumu dönüştürecek bir güç taşıdığını vurguladı: “Kadınlar değil, bu düzen yenilmelidir. Kadınların mücadelesi, sadece işçi haklarıyla sınırlı değil. Bu bir insan hakları mücadelesidir.”
Kadın Dayanışma Komitesi Temsilcisi Zümrüt Umakoğlu,, kadınların mücadelesinin hala devam ettiğini, bu mücadelenin sadece bir günle sınırlı olmadığını ve kadınların eşitlik için mücadele etmeye devam ettiklerini belirtti.