AKP’nin, sokak hayvanlarının toplanarak “uyutma” adı altında öldürülmesini de içeren İngiltere’den uyarlama bir yasa teklifini yakında Meclis’e sunması bekleniyor.
Artan sokak köpeği popülasyonunu ve sokak hayvanı saldırılarını azaltma gerekçesiyle gündeme getirilen düzenlemenin katliam anlamına geleceğini vurgulayan hayvan hakları savunucuları eyleme hazırlanıyor.
Düzenlemeye ilişkin ilk işaret Erdoğan’ın yerel seçimlerden sonra bakan ve bürokratlarla bir zirve yapıp “Daha ne bekliyorsunuz, adım atın, çok şikayet alıyoruz” dediği yönünde Gazete Pencere’den Nuray Babacan’ın haberiyle gündeme geldi.
Ardından TBMM’de AKP Grup Başkanı Abdullah Güler önceki gün gazetecileri sohbet toplantısına çağırıp düzenlemeye ilişkin bilgi verdi.
30 gün içinde sahiplenilmezse öldürme teklifi
Buna göre sahipsiz sokak köpekleri barınaklarda toplanılıp 30 gün içinde sahiplenilmemeleri durumunda enjeksiyonla öldürülecek. Barınakların kapasitesi yeterli olmadığından öldürülen hayvanların yerine yenileri toplanılacak ve aynı işlem 30 gün sonra yine toplanıp sahiplenilmeyen hayvanlar için tekrar edilecek.
Sol Haber’den Burcu Günüşen’in haberine göre, AKP Grup Başkan Vekili Bahadır Yenişehirlioğlu bugün yaptığı açıklamada yasa teklifinin büyük ihtimalle tatile girmeden Meclis’e sunulacağını söyledi.
Konuyla ilgili Tarım ve Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca çalışma yapıldığını belirten Yenişehirlioğlu, muhalefetten destek isteyeceklerini, STK, gazeteciler, akademisyenler, konunun mağdurları gibi kesimlerden görüş alacaklarını belirtti.
Düzenleme Meclis’e gelmeden tartışma yaratırken, hayvan hakları savunucuları da düzenlemeyi protesto ediyor. Bugün İstanbul’da ve Ankara’da basın açıklamaları yapıldı. İstanbul’da 2 Haziran’daysa tüm Türkiye’den katılımın beklendiği miting düzenlenecek.
Yandaş medyanın tutumu ve sokak köpeklerinin saldırısına uğrayanlarla hayvan hakları savunucuları arasında yaratılmak istenen karşıtlıksa dikkat çekiyor.
Hayvanların öldürülmesine karşı çıkanların zengin muhitlerin rahatı yerinde kesimlerinden ibaret olduğu, yoksul mahallelerindeki sokak hayvanı saldırısı riskini daha çok taşıyan emekçi halkınsa AKP’nin “öldürelim” çözümüne destek olacağı yanılsaması yaratılıyor.
Tablonun sorumlusu tartışmanın arkasına ‘sinen’ taraf
Hayvan hakları savunucuları bu kutuplaştırma çabasının bilinçli olduğunu, yasada belirlenen kısırlaştırma görevini yerine getirmeyen devlet kurumlarının bugün ortaya çıkan tablonun sorumlusu olduğunu ve bu tartışmanın arkasına “sinen” tarafı olduğunu söylüyor.
HAYTAP Başkanı Ahmet Kemal Şenpolat “Bunlar yüz yıllardır aslında bizle beraber yaşayan hayvanlar. Toplanılması, öldürülmesi kabul edilir bir şey değil. Ama şunu da vurgulayayım. Agresif olan hayvanların zaten alınması lazım. Onların rehabilite edilmesi, hayvan bakım evlerine götürülmesi lazım. Evet ısırılma olayları var ama bunun sorumlusu hayvanlar değil. Görevlerini yapmayan yetkililer. Hiçbir yetkili de bugüne kadar bunu yapmadı diye görevden alınmış değil. Görevi ihmal nedeniyle yapılan suç duyuruları bile takipsizlikle sonuçlanıyor. Aslında bununla ilgili görevli kişiler bilgisiz, liyakatsiz ve kayıtsızlar. Bundan dolayı da sonuçta iş bu aşamaya gelmiş durumda” diyor.
Yasa belediyelere görev veriyor
2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu büyükşehir, il ve nüfusu yirmi beş bini aşan büyükşehir ilçe belediyeleri ile diğer belediyelere hayvan bakım evleri kurması görevi veriyor.
Yasaya göre sahipsiz, güçten düşmüş ya da tehlike arz eden hayvanların bu bakım evlerinde rehabilite edilmeleri, kısırlaştırıldıktan sonra alındıkları bölgeye bırakılmaları esas oluşturuyor.
Ancak Türkiye genelinde 1300’den fazla belediye olmasına karşın 300 civarında hayvan bakımevi bulunuyor.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan “Kanun çıktığı tarihten beri yerel yönetimler ve merkezi yönetim, kanundaki hükümleri yerine getirseydi bugün bunları konuşmuyor olacaktık” diyor.
Bugüne kadar sokak hayvanı popülasyonunun azaltılması için yapılan tüm girişimlerin meslek örgütlerinden görüş alınmadan uygulanmaya çalışıldığını belirten Arslan “Doğal olarak bunlar herhangi bir sonuç vermedi” diyor ve yapılması gerekenin bilime uygun olarak kısa, orta ve uzun süreli projelerle konunun çözülmesi olduğuna işaret ediyor.
Ötanazi yöntemi çözüm değil
Sokak hayvanlarının toplanarak büyük alanlarda tutulmasının beraberinde çok büyük sorunlar getireceğini ifade eden Arslan “En başta bunları kontrol etmek zor olur. Hayvanların doğal davranışları nedeniyle birbirlerine zarar vereceklerdir. Ayrıca aşılama ve benzeri tedavilerin yapılması neredeyse imkansız hale gelir. Zaten büyük şehirlerde böyle alanlar yok” diyor.
“Uyutulma” diye belirtilen “ötanazi” yöntemine karşı çıkan Arslan “Bunun bir çözüm olacağını düşünmüyoruz. Veteriner hekimler olarak aldığımız eğitim gereği zaten bunu asla önermiyoruz” diye belirtiyor.
Arslan’a göre bu yöntemin sanıldığı gibi uygulanması basit değil ve maliyeti de kısırlaştırma yönteminden fazla olacak:
“Asıl sorun hayvanların yakalanmasıdır. İster kısırlaştırın ister uyutun en büyük sorun olarak karşımıza yakalama çıkacak. Yakalayabileceğiniz hayvanlar zaten sokağa uyumlu, sosyalleşmiş, insanlara alışık olan hayvanlar olacak, agresif ve güçlü olan hayvanlar yakalanamayacak, daha sonra bunlar yine boşalan sokaklara geri dönecek.”
‘Yaban hayatıyla temas eden hayvanlar yavaş yavaş şehir içerisine gelecek’
Peki saldırgan hayvanların yakalanması nasıl sağlanacak?
Arslan’a göre bunun için görevlilerin özel bir eğitimden geçmesi gerekiyor. Bu yapılmadığı için örneğin İstanbul’da kısırlaştırma merkezlerinin kapasitesi altında çalıştığını belirten Arslan, yakalanan hayvanlar yumuşak huylu, sosyalleşmiş hayvanlar olunca oradan boşalan bölgelere komşu bölgelerdeki hayvanların geldiğini bunun da yeni riskler getirdiğini dile getiriyor:
“Hayvanlar bölgelere göre hareket ederler. Bir bölge boşaldığı zaman komşu bölgedeki hayvanlar fazlalaştıkça oraya gelirler, boşluk bulurlarsa oraya gelirler. Dolayısıyla hem hayvanların yer değişimini artıracak hem de şu anda ormanlarda, dış semtlerde olan hayvanlar, yaban hayatıyla temas eden hayvanlar yavaş yavaş şehir içerisine gelecek. Bu hayvanlar başka riskler oluşturacak, belki kuduzu taşıyacak yaban hayatından şehir merkezine. Bu işin çok çetrefilli boyutları var.”
‘Zaman ve bütçe de boşa gidecek’
Kısırlaştırmanın yapılıp uyumlu olanların sokağa bırakılması, agresif ve hasta olanların rehabilitasyon merkezlerinde tutulmasının sözkonusu olabileceğini ifade eden Arslan “Şu anda toplumun farklı kesimlerinden gelen baskılar, taraflar arasında yaşanan sorunlar nedeniyle acil bir çözümmüş gibi yapılmaya çalışılan bu yöntem çözüm olmayacak. Zaman ve harcanan bütçe boşa gidecektir” diye belirtiyor.
Arslan “uyutma” adı altında hayvanların öldürülmesi için kullanılacak ilaçların maliyetinin de kısırlaştırma yönteminin üzerinde olacağını ifade ediyor.
Erdoğan’ın konuyla ilgili “adım atın” talimatı verdiği belirtilen toplantıya ilişkin haberde AKP kurmaylarının “Mama ile beslenen köpeklerin saldırganlığının daha fazla olduğu saptamaları var” dediği belirtilmişti. Bu iddiayı sorduğumuz Arslan buna ilişkin herhangi bir bilimsel veri olmadığını dile getirdi.
Üretim çiftlikleri ve petshoplar
Meselenin bir başka boyutuysa hayvan üretim çiftlikleri ve petshoplarda hayvan satışının halen devam etmesi.
HAYTAP Başkanı Ahmet Kemal Şenpolat’a göre esas amaç popülasyonun düşürülmesiyse öncelikle bunların önüne geçilmesi gerekiyor. Şenpolat ayrıca Tarım Bakanlığı’nın köylere girip kısırlaştırma yapması gerektiğini vurguluyor.
İstanbul’da çoğu engelli yüzlerce kedi ve köpeğin gönüllü bakımını üstlenen Kurtaran Ev Derneği’nin Başkan Yardımcısı Tuba Albayrak da hayvan üretim çiftliklerine, petshoplarda internet üzerinden hayvan satışına ve merdiven altı diye tabir edilen evlerde çiftleştirilip yavruları satılan hayvanlara işaret ediyor.
Albayrak “Sahiplenip sokağa terk edenlere de bir yaptırım uygulanmazsa popülasyon yine artacak. İnsanların hayvanlara ne işkence ederken bir korkusu var ne alıp sokağa atarken bir korkusu var. Biliyor ki Türkiye’de, insanlar değerli değil de zaten, hayvanlar hiç değerli değil. Bunun çözümü bütün belediyelerin gönüllülerle birlikte kısırlaştırma seferberliği yapması” diyor.
AKP’nin teklifinin çözüm odaklı olmadığını belirten Albayrak “katletmeye yönelik bir girişim bu” diyor.
AKP bu kez ecdadını tanımadı, İngiltere’ye bakıyor
Öte yandan bugün AKP iktidarı her ne kadar hayvan hakları konusunda İngiltere gibi “Batılı, medeni ülkeleri dikkate aldığını” ifade etse de AKP’nin sürekli öykündüğü ve örnekler verdiği Osmanlı döneminde dahi bu konuda daha ileri adımların atıldığı biliniyor. Osmanlı döneminde İstanbul’da kurulan kuş evleri (gugulhaneler), kediler için yapılan barınaklar, Anadolu’da hayvanların beslenmesi ve bakımı için kurulan vakıflar bilinirken, o dönemde halkın sokak hayvanlarıyla olan ilişkisinin de bugün olduğu gibi günlük yaşamın doğal bir parçası olduğu kayıtlara geçmiş durumda.
1910 yılında İstanbul’da sokak köpeklerinin toplanılıp Hayırsız Ada’ya atılmasıysa tepkiye yol açmıştı.
HAYTAP Başkanı Ahmet Kemal Şenpolat “Tam bir çelişki yaşıyoruz esasında” diyerek bugünkü tartışmanın taraflarıyla 100 yıl önceki tartışmanın taraflarının yer değiştirmesine dikkat çekiyor:
“Anadolu’nun vicdanıyla bağdaşmayan bir şey bu. Muhafazakar kesim kalkıp batıyı örnek vermeye çalışıyor, Avrupa’da, ABD’de yok gibisinden. Sağ, yandaş basın yıllarca bu batı için ‘şeytandır, her şeyi kötüdür, onları örnek almayalım’ derken gidip onların en kötü örneğini alıyor. Onların bizden öğrenmesi gereken bir şey varken bu sefer kalkıp onları sömürge valisi gibi savunma yoluna giriyorlar. Tam bir çelişki yaşıyoruz esasında.
Hayırsız Ada’ya bu hayvanlar götürülürken onlara sahip çıkan sağ, müslüman, mütedeyyin kesimdi. Onları öldürmek isteyen kesim de çok gariptir İttihat Terakki ve yenileşmeci, Avrupacı olan kesimdi. 100 yıl sonra işlerin tam tersine değiştiğini, hayvanları korumak isteyen kesimin daha yenilikçi, modern, laik kesim olduğunu ama hayvanların öldürülmesini, yok edilmesini isteyen tarafında da bunlara yardakçılık yapan basın da, milletvekilleri de dahil olmak üzere en muhafazakar kesim olduğunu görüyoruz.”
‘100 yıl sonra iş tersine döndü’
Toplumun kutuplaştırılmaya çalışıldığını dile getiren Şenpolat’a göre “sokak köpeklerinin ısırdığı insanlar ile hayvanları savunup merhamet etmek isteyenler” arasında ikilem yaratılmak isteniyor.
Şenpolat “Rotayı yukarıdan hayvanların öldürülmesi ve toplanması olarak gösterdiler. Akit vs. gibi yayın organları da nereden ateş edelim kısmında oraya gidiyorlar. Aslında mağdur olan iki taraf var. Isırılan hatta çocuğu bundan dolayı ölen kesim, diğer tarafta da merhamet duygularıyla bu hayvanları korumaya çalışan kesim. Ama esas sinmiş olan grup bu işi, görevini liyakatiyle yapmayan devletin kurumları. Hiç kimse de ‘ben görevimi yapmadım’ diye ortaya çıkmıyor. İki tarafın da suçlaması gereken ortak makam belli” diyor.
Yandaş medyanın tutumunu da eleştiren Şenpolat şu ifadeleri kullanıyor: “Herhangi bir bilimsel açıklamayla olayı çözme gibi bir dertleri yok. Sadece Akit’le ilgili değil, sağ basının herhangi bir yasa çıkmadan önce kamuoyu oluşturma gibi bir görevi var. Kadrolu konuşmacılar çıkıyor anlatıyorlar aylarca, en sonunda diyorsunuz ki evet hayvanlar toplanmalı, evet ağaçlar kesilmeli, evet yangın söndürme uçakları olmamalı. Böyle saçmasapan bir yere kadar gidiyor iş. Şu anda yaratılan ortam da o. Ki kendilerinin en fazla sevdiği Abdülhamit Han Hazretleri padişahları en fazla köpek seven, en fazla hayvan seven padişah, onu