Küresel iklim krizine bağlı olarak yağışların azalması ve hızlı buharlaşma nedeniyle su seviyesinde hızla düşüş yaşanan Van Gölü’nde, oluşumu binlerce yıl süren ve “su altı peri bacaları” olarak nitelendirilen yeni dikitler (mikrobiyalit) gün yüzüne çıktı.
✍ Haber: Zerrin Sargut (Çukurova Bülten)
Van Gölü havzasında son yıllarda yaşanan buharlaşmayla birlikte bölgede etkisi sürdüren HES projeleri, düzensiz yapılaşma ve daha birçok faktör Van Gölü’nün çekilerek alan kaybetmesine ve havzadaki birçok küçük gölün kuruyarak yok olmasına neden oluyor. Bu durum gölde var olan kuraklığı da arttırıyor.
KUŞ TÜRLERİ GÖÇ EDİYOR
Havzada yaşanan su kaybı sadece Van Gölü ile sınırlı değil. Daha önce göl suları altında olan yüzlerce dönüm alan gün yüzüne çıkarken, yaban kuşların konaklama alanları olan birçok sazlık da kurudu. Suyun çekmesiyle birlikte kentle özdeşleşen birçok kuş türünün, başka yerlere göç ettiği araştırmacılar ve çevreciler için ciddi bir sorun teşkil ediyor.
ÇEVRE KİRLİLİĞİ VE KURAKLIK
Küresel iklim krizinin etkisiyle çekilen gölün altında uzunluğu 30-50 metreyi bulan mikrobiyalitler yer alıyor. Mercan kayalıkları andıran mikrobiyalitler, siyanobakteriler ve bazı alglerin fotosentezi ve suda kalsiyum karbonat çökeltmeleri ile oluşuyor. Geçmiş yıllarda, Van ve ilçelerinin sahil kesimlerinde oluşan mikrobiyalitler, bu yıl artan sıcaklar ve kuraklık nedeniyle daha fazla gün yüzüne çıktı.
‘BOYLARI 30-40 METREYİ BULUYOR’
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Van Tarihi Eserleri Koruma Ve Geliştirme Derneği(ÇEV-DER) Başkan Yardımcısı Arzu Dinçer, ”Van Gölü’nde kuraklık nedeniyle 30-40 metre uzunluğunda bir süre önce ve 50 bin yaşında tahmin edilen mikrobiyalitler tespit edildi.6 metre derinliğinde tespit edilen mikrobiyalitlerin boyları 30-40 metre uzunluğunda. Sadece Van Gölü’nde değil, Bitlis Adilcevaz ilçesi kıyılarında da mikrobiyalitler var” dedi.
‘EN BELİRGİN ÇEKİLME ERCİŞ İLÇESİNDE’
Dinçer mikrobiyalitlerin nasıl oluştuğuna dair aktarımlarda bulunarak şunları söyledi:
“Göl tabanında çıkan tatlı sularla birleşen alkalik karakteri su, çökertmeyi oluşturuyor. Yeraltında 30- 40 metre boyunda duran ağaç gibi yapılar dünyanın en büyük mikrobiyalitlerini oluşturuyor. Van Adilcevaz kıyısında, mikrobiyalitlerin boyu, 1 metreden başlayarak 8 metreye kadar devam ediyor. Mikrobiyalitler sıra halinde karşımıza çıkıyor. En belirgin çekilme ise, su derinliğinin diğer kıyılara oranla daha az olduğu Erciş ilçesinin sahillerinde gözleniyor. Van Gölü’ndeki ekstrem su kalitesinin, mikrobiyalit denilen özel yapıların oluşmasına sebebiyet vermektedir. Göl tabanındaki çatlaklardan, kalsiyumca zengin tatlı sularla, göl suyundaki soda ve karbonat birleşip çökelmeye başlıyor ve buradaki siyanobakteriler faaliyetiyle beraber mikrobiyalit denilen yapılar ortaya çıkıyor. Van Gölü 1650 metre yukarıda. Yani geçmiş uygarlıklar Van Gölü’nü gördüğü zaman hep deniz olarak kabul etmişler. Göl dediğimiz zaman kıyısında durup dört bir yanını görebileceğimiz bir su kütlesi hayal ederiz.”
‘MİKROBİYOLİTLER FARKLI BOYUTLARA SAHİP’
Konuya ilişkin konuştuğumuz ve 28 yıldır Van Gölü ve çevresini çektiği fotoğraflarla anlatan(61) Ferzender Coşar ise mikrobiyalitlerin oluşmasındaki temel faktörün, küresel ısınma ve kuraklık olduğunu söyledi.
Coşar, “Mikrobiyalitler kaya tipi yapıları sebebiyle cansız görünebilir ancak tek hücreli bakteri mikroorganizmalar için barınma yeridir. Sulak habitatlarda yaşayan milyonlarca mikrobun bir araya gelmesiyle, zaman içinde oluşurlar. Küresel ısınma ve yağışların azalmasıyla birlikte Van Gölü’nde ciddi bir su çekilmesi var. Van Gölü’nün kalbinde ortaya çıkan bu mikrobiyalitler, aslında bu bölgenin geçmişini, tarihini saklıyor. Mikrobiyalitleri normalde görmemiz mümkün değil. Çünkü mikrobiyalitler suyun altında. Ama Van Gölü geri çekildiği zaman adeta bağrına basmış olduğu bu gizemi, bizlere sunuyor. Mikrobiyalitler 30-40 metreden, 30 santimle 1 metre arasında değişen farklı boylara sahiptir” dedi.
‘SAHİP ÇIKILMASI GEREKİYOR’
Coşar, doğaya sahip çıkılması gerektiğini belirterek şu çağrıyı yaptı: “Yağışların azalması ve buharlaşmanın yüksek seviyede olması, Van Gölü’nün hızla küçülmesine sebep oldu. Van Gölü’nün coğrafi konumu haritalarda kendine has görsel güzelliğini kaybedebilir. Doğa felaketinin önüne vereceğimiz mücadele ile geçebiliriz. Dünyada başka bir Van Gölü yoktur. Sahip çıkılması gerekir.”