Musa Güven – Çukurova Bülten Haber Merkezi
Yaşamımızdan alıştığımız ritüelleri çıkardığımızda geriye devasa bir boşluk kalır. Boşluk duygusundan korkarız, onun için alışkanlıklar ediniriz. Kimisi bir başka insana alışır, kimisi bir düşünce yöntemine, kimisi bir duyguya… Her şekilde, ne yaparsak yapalım alışkanlığa kapılmadan pek az şey yaparız. Çünkü güvenli yaşam arayışı alışkanlıklarla örülmüştür.
Bütün canlıların hareketleri deterministtir. Yani belirlenmiştir ne yapacağı. İnsan, bir özne olarak belirlenmiş hareketlerin dışına çok nadir çıkar. Bu da insanın gelişkin bir canlı olmasından ileri gelir.
Her yenilik ürkütür. Mesela daha önce tatmadığınız bir yemek yediğinizde mideniz hazmetmekte zorlanır.
Her yenilik ürkütür. Mesela daha önce hiç gitmediğiniz, görmediğiniz bir yerde dikkat kesilme süreniz artar.
Sadece, cesaret dediğimiz duygu alışkanlıkları değiştirebilir. Cesur insan yenilikçidir aynı zamanda. Korkak insan eskiye sıkı sıkıya sarılır; Eski alışkanlıkları yitirmekten korkar. Bunun yanında her insanda korkak ve cesur yanlar vardır. Sadece bazı durumlarda ikisinden birini tercih etmek zorunda kalır. Kararın ya korkakça olacak ya da cesurca.
İnsan, diğer canlıların uyması gereken doğa kanunlarından bağımsız değildir. Hatta doğal kanunlardan ayrı olarak kendine yeni kanunlar inşa etmek zorunda kalmıştır. Yeni kanunlar, özünde yeni alışkanlıklardır aslında. Onun için ilkel bir yanı vardır her zaman kanunların.
Ne kadar yenilikçi olursak olalım bir yanımız her zaman kültürel anlamda muhafazakardır. Onun için insanın söylediğinden çok yaptıkları gözlemlenirse alışkanlıklarla örülü olduğu net olarak görünecektir. Mesela sabah uyanınca yüzünü yıkaması, saçını yıkaması, dişini fırçalaması bireyin alışkanlık edindiği, aynı zamanda uygarlığın kendisinden istediği davranışlardır.
Sevgi, aşk ve arzu yenilikçi duygulardır. Siyasal anlamda muhafazakarlığın bunlardan uzak durması kişiyi özgürleştirebilen bir özelliği olmasından kaynaklanır. Çünkü seven insan cesur eylemlerde bulunur. Korkan insan sevemez. Aşk bir anlamda ilk günahtır. Kendi öz iradesiyle gerçekleştirdiği bir günah. İlk günah, semavi dinler kaynak alınacaksa ilk özgür harekettir. Bireyi yeryüzüne taşıyan ilk günahtır.
Mevcut koşullarda cesur olmamız daha çok vaaz edilir her zaman. Bunun arka planında liberal ve bireyci bakış açısı yatar. Oysa korkan yanlarımıza da arada dönüp bakmamız gerekir. İnsanı tür olarak bu aşamaya getiren şey cesaret ve korkunun birlikteliğidir. Fakat şuan baskın olan duygunun cesaret olması gerekir; Bireyci perspektiften değil, başkalarını ezmek için değil, başkalarına güvenebilmek, onları arkadaş olarak görmek ve birlikte eşitlikçi bir dünya yaratmak için.
Alışkanlıklarımızı insancıl boyuta taşıyıp yaşamı olumlayan özelliklerini kabul edeceğiz. Yaşamı olumsuzlayan, insancıl olmayan alışkanlıklarımızdan kurtulacağız gün geçtikçe…