Çukurova Bülten Haber Merkezi Genel Yayın Yönetmeni Dr. İsmail Sarp Aykurt, basın emekçilerinin yaşadıkları zorlukları, basın işçilerine yönelik baskıları ve çözüm yollarını Fikir Gazetesi’nde masaya yatırdı.
Gazeteciler gün geçtikçe çok daha zor koşulların egemen olduğu zamanların içerisine çekiliyor.
Gerek gazetecilerin yaptıkları/yap(a)madıkları haberlerle birlikte ortaya çıkan baskıcı anlayışın yansımaları gerekse de çalışma koşullarının mesleğe verdiği zarar gazeteciliğin geleceğini gerçek anlamda sorgulatıyor.
Özellikle son “Halk Tv operasyonu” ile tutuklanan ya da kimi cezai yaptırımlarla toplumsal manevra kabiliyeti daraltılan gazetecilerin durumu, toplumun habere erişim hakkının da ciddi ölçülerde tahrip edildiğini gözler önüne serdi.
Çukurova Bülten GYY Dr. İsmail Sarp Aykurt, Fikir Gazetesi’nde son gelişmeleri masaya yatırarak, konuyu DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu ile konuştu.
Basın Özgürlüğü Ne Anlama Geliyor?
Dedeoğlu, konuşmasının başında ifade özgürlüğünün en etkin kullanım araçlardan biri olan basının, çoğulcu demokratik rejimlerde, dördüncü kuvvet olarak yer alması nedeniyle tartışmasız bir öneme sahip olduğunu hatırlatıyor.
“Basın özgürlüğü; haber, düşünce ve bilgilere ulaşma, onları yorumlama, yayınlama ve dağıtabilme olarak özetleyebileceğimiz hak ve özgürlüklerden oluşmaktadır.
Bir ülkede özelde basın ve genelde haberleşme özgürlüğünden bahsedebilmek için ilk koşul, o ülkede her türlü haber, düşünce ve kanının serbestçe öğrenilebilmesi ve toplanabilmesi olanağının bulunmasıdır” diyerek sözlerini sürdüren Dedeoğlu, devletin basın özgürlüğü gündeminde aldığı tutumu eleştirdi.
“Devletin Basın Özgürlüğü Konusunda Pozitif Yükümlülüğü Var”
Dedeoğlu şöyle devam etti:
“Devletin basın özgürlüğü hususunda pozitif yükümlülüğü olup olmadığı tartışması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da yer almış ve Mahkeme bu konudaki yorumunu çeşitli kararlarında ortaya koymuştur. AİHM, öncelikle bir ülkede basın özgürlüğünden bahsedebilmek için çeşitli koşulların varlığının gerekliliğinden söz eder. Diğer bir ifadeyle, devlet sadece müdahale etmeme ya da gölge olmama şeklinde negatif bir yükümlülüğe değil; aynı zamanda gerekli koşulları sağlamaya yönelik edimleri gerçekleştirmeye dair pozitif bir yükümlülüğü haizdir”
“2024 Yılında Toplam 112 Gazeteci Gözaltına Alındı”
Türkiye’de son dönemde yaşananların, ülkedeki gazetecilik mesleğini hem itibarsızlaştıran hem de basın emekçilerini güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya bırakan bir noktaya getirdiğinin altını çizen Dedeoğlu, “Gelelim günümüz Türkiye’sine. 23 yıllık AKP iktidarının giderek baskıcı bir rejime doğru evrildiğini görüyoruz. Özellikle 2024 yılı içinde 112 gazetecinin gözaltına alındığını, 26 gazetecinin tutuklandığını, 60 gazeteci hakkında soruşturma açıldığını bir yıl içinde 872 gazetecinin yargılandığını, 58 gazeteciye toplamda 135 yıl 7 ay 28 gün hapis cezası verildiğini gözlemledik” dedi.
An itibarıyla 39 gazeteci cezaevlerinde bulunduğunu da hatırlatan DİSK Basın-İş Sendikası Başkanı Dedeoğlu, “ 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında Türkiye 155. sırada. Bu arada 5 gazetecinin de öldürüldüğünü unutmamak gerekiyor. Bu ölümlerle ilgili herhangi bir soruşturma da açılmadı” ifadelerini kullandı.
Gazetecilerin Yargılanabilmesi İçin Yeni Yasalar da Beklemede
Dedeoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de gazeteciler, Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Türk Medeni Kanunu, Basın Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Mit Kanunu, Dezenformasyon Yasası gibi yasalarla yargılanıyorlar. İktidar Etki Ajanlığı yasasını getirmeye çalıştı ama şimdilik beklemede. Son günlerde Mecliste Siber Güvenlik Kanunu tartışılıyor. Bu kanunla algı oluşturmak suçuyla gazetecileri yargılayacaklar”
“Medya Örgütlerini Bir Araya Getirmeye Çalışıyoruz”
Öte yandan birçok sendika, dernek ve cemiyetin dahil olduğu Medya Dayanışma Grubu ile ilgili de görüşlerini paylaşan Dedeoğlu, “Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik giderek artan baskılara karşı Ankara da Medya Dayanışma Grubu ve İstanbul da Gazeteci örgütlerini bir arada tutma çabamız var” diye konuştu. Dedeoğlu, “Ankara da bileşeni olduğumuz Medya Dayanışma Grubu içinde sendikamız DİSK Basın İş, aktif rol almaya ve lokomotif görevi üstlenmeye çalışmakta. 500’e yakın medya örgütünün bu parçalanmış ve birbirinden kopuk halini ancak gazetecilerin çatı örgütleri olan sendikalar bir araya getirebilir. Bizler bu amaçla mücadele vermeye ve medya örgütlerini bir araya getirerek bir güç oluşturmaya çabalıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Baskılara Direnç Gösterebilecek Bir Meslek Grubu Yaratmak İstiyoruz”
Toplumda örgütlü olma ve davranma kabiliyetinin büyük oranda akamete uğradığını gözlemlediklerini aktaran DİSK Basın-İş Başkanı, insanların yalnızlığa terk edilmiş durumda olduklarını ve yan yana, omuz omuza çalıştıkları arkadaşlarıyla ortak yürütebilecekleri bir mücadele kültürünün de henüz oluşmadığını söyledi. “Biz örgütsel tutumun, örgütlü toplumun toplumsal her alanda getireceği kazanımları biliyor ve mücadelemizi buna göre örüyoruz” ifadelerini kullanan Dedeoğlu, kolektif, örgütlü bir tutum içinde, gücünü birbirinden alan yaşadığı tüm bu olumsuzluklara ve baskılara rağmen direnç gösterme potansiyeline sahip bir meslek grubu yaratabilmek için çaba sarf ettiklerini” yineledi.
“Ortak Tavır Geliştirmek Hiç Olmadığı Kadar Önemli”
İlk hedeflerini, “baskıcı rejimin karşısında pozisyon alarak, bu rejime karşı bir mücadeleyi ortaklaştırmak” olarak tanımladıklarını vurgulayan Dedeoğlu, sendikalarının da bu amaçla ilk planda güç birliği çağrısı yaptığını; “milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, cinsel kimlik, cinsel yönelim, dil, din, mezhep, inanç, inançsızlık, sınıf, dünya görüşü gibi ayrımcılıklar yapmadan tüm medya çalışanlarının haklarını arama konusunda kararlı olduklarını söyledi. Dedeoğlu, yapılan tüm baskılara karşı ortak tavır almalarının, hiç olmadığı kadar önem kazandığının da altını çizdi.
“Örgütsüzlük Arttıkça Halkın Habere Ulaşması Zorlaşacak”
Dedeoğlu, sözlerini şu şekilde sonlandırdı:
“Aksi takdirde örgütsüzlüğün yarattığı bir toplumsal çürüme ile karşı karşıya kalacağız. Sonuçta bu durum kendi meslek grubumuza da sirayet edecek. Düşük iş güvencesi, çalışma koşullarının yetersizliği, düşük maaşlarla, uzun çalışma saatleriyle ve güvencesiz iş koşullarıyla karşılaşacağız. Gazeteciler kendilerini daha savunmasız hissettikleri için otosansüre yönelecekler. Sansürün ve otosansürün her çeşidini göreceğiz. Düşük ücretler ve güvencesizlik, deneyimli gazetecilerin meslekten uzaklaşmasına yol açacak. Bu durum nitelikli ve bağımsız gazeteciliğin zayıflamasına neden olacak. Örgütsüz gazeteciler baskı altında kaldıkça, halkın habere ulaşması zorlaşacak. Bu nedenle diyoruz ki gelin sendikalı olun, gelin meslek örgütleri içinde çaba gösterin hem bireysel haklarınızı korumak hem de toplumu doğru bilgilendirmek için sendikalı olun, güçlü olun“