Adana’da depremin yaraları kısmen sarıldı ve pandemi geride kaldı ancak kentteki devlet hastanelerinde yaşanan randevu sıkıntıları günden güne artıyor. Randevu alamayan hastalar, çevre illerdeki hastanelere ulaşmaya çalışırken, özel hastanelere gidecek kaynağı olmayanlar evlerinde sıra bekliyor.
“Yatak sayısı yetersiz”
Adana Şehir Hastanesi’nin açılmasının ardından Adana’da yatak sayısının artmadığını söyleyen Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Ahmet Suntur, “sadece 200 yatak civarında kapasiteyle bu yaz sonu itibariyle çalışmaya başlayan 5 Ocak Devlet Hastanesi var. Bunun yanı sıra depremde zarar gören Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi hizmetini tam kapasite veremiyor. Yaklaşık 250 yatak kapasiteyle Yüreğir Devlet Hastanesi’nden bir bölüme hizmet veriyor. Kalan bölümleri yine Balcalı’nın çeşitli yerlerinde hizmet vermeye devam ediyor. Bu da yatak sayısını düşürüyor. Balcalı’nın tadilatına da yakın zamanlarda başlandı. Şubat ayı gibi tadilatın bitmesi planlanıyor, Ama tadilatı bittiğinde de yatak sayısı muhtemelen daha az olarak hizmet görmeye devam edecek. Bu durum da Adana’nın yatak sayısını yine düşürmüş olacak” dedi.
Gazeteciler Platformu’ndan Olcay Aytürk’ün haberine göre; Depremden sonra yaşanan göçle birlikte nüfus artışının da sağlık sektöründe sıkıntılara neden olduğunu belirten Suntur, “göçmenler nedeniyle Adana’nın nufusu bir hayli arttı. 2017’den beri yatak sayısı artmamasına rağmen Adana’nın nüfusu hızla artmaya devam etti. Bu da var olan hastanelerin yetersizliğine neden oldu. Basın açıklamalarımızda en az 500 yataklı bir hastanenin daha gerekli olduğunu duyurmuştuk. Balcalı Hastanesi, 3. basamak sağlık kurumudur, bizim ihtiyacımız olan daha çok ikinci basamak sağlık kurumdur hatta birinci basamak olan aile sağlığı merkezi sayılarının artırılması gerekmekte. Yıllardır aile sağlığı merkezi sayıları, aile hekimi sayısı artırılmıyor bu da insanların direk ikinci basamağa üçüncü basamağa ulaşmasına neden oluyor. Bu konuda çözüm üretilmiyor ya da üretilemiyor. Nufus artışına göre hastane ve hekim ihtiyacı sağlanmadığı sürece sıkıntılar artacak” dedi.
Suntur: “Nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilir sağlık hizmeti sunulmasını savunuyoruz”
Hekime başvuru sayısının büyük oranda artış gösterdiğini dile getiren Suntur, “Hekime başvuru sayısı kişi başına 2002’lerde 3, 4 iken 2020 yılında 10 civarına çıktı. Bu da bir kişi yılda 10 kere hekime gidiyor demektir. Bunun sonucunda beş dakikada bir üç dakikada bir hasta muayene ediliyor. Özellikle bazı branşlarda hekime ulaşmak kolay değil. Çok yoğun talep var. Örneğin, çocuk psikiyatrisi gibi” diye konuştu.
Özel hastane sayısında da bir artış olduğunu belirten Suntur, “Fütursuzca bir özelleşme aldı başını gidiyor. Kontrol edebilmek mümkün değil. Son zamanlarda mesleğinin ustası hekimlerimiz kamudan ayrılıp özel sektöre geçmek zorunda kalıyor. Bu da özellikle üniversite hastanelerinde, eğitim ve araştırma hastanelerinde yetişecek hekimlerin eğitimini sekteye uğratıyor. Usta çırak ilişkisiyle öğrenilen bir meslek olan hekimliğin ustalardan ayrılması daha sonraki yetişecek hekimler için de ciddi sıkıntılar oluşturur.”dedi.
“Sistemin sorunlarının kaynağı sağlıkçılarmış gibi onlara şiddet uygulanmasını kabul etmiyoruz”
Sağlık sektöründe yaşanan sıkıntıların, sağlıkçılara uygulanan şiddete zemin hazırladığını söyleyen Suntur, “Sistemin var olan sorunlarının kaynağı hekimlermiş gibi, sağlık personelleriymiş gibi onlara şiddet uygulanmasını, mobing uygulanmasını kabul etmiyoruz. Sağlık ertelenemez, ötelenemez, biz de yetkililer tarafından, her zaman uygulanabilir bir şiddet yasasının çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Şiddet sadece sağlıkta değil, futbolda değil, sokakta, trafikte şiddet var. Hayvana, kadına, ağaca, ormana şiddet var. Her yerde bir şiddet var. Bu şiddetin bir an önce bitirilmesi için yasal düzenlemelerin hızlıca yapılıp adaletinde ona göre uygulanması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
“Sağlığın bir insan hakkı olduğu unutulmamalı”
Devlet hastanelerine gitmek istediğinde ya da çocuğu için randevu almak istediğinde sorun yaşadığını belirten Sarp Aykurt, “Bu durumun birçok insanda aynı şekilde sonuçlandığını da duyuyoruz. Hem hekim problemi var hem de hastane sorunu büyüyor. Bu da sağlığın özelleştirilmesinin bir sonucu diye düşünüyorum. Burada en temel şey, benim önleyici olarak bu hastanelerde gidip kontrolleri sağlayabilmem değil mi? Ancak biz hekime ya da hastaneye bile ulaşmakta yol alamıyoruz” dedi.
Devlet hastanesine gidemeği için özel hastaneye gitme mecburiyetinde kaldığını belirten Aykurt, “Benim özel hastaneye gitme şansım oluyor olsa da durum bu tarz bir bencillikle açıklanamaz diye düşünüyorum. Zaten özel hastaneye gitme gibi bir tercihim de yok. Buna mecburen katlanmak durumunda kalıyoruz. Çünkü orada insan sağlığı gerçek bir meta haline dönüştürülmüş. Bunu çok açık ve somut bir şekilde hissedebiliyorsunuz. Kaygılarınız da artış gösteriyor. Çünkü sürekli bir yetememe korkusu da buna eşlik ediyor. Bunu da devlet hastanesine gidemediğim için yapmak mecburiyetinde kalıyorum. Hatta bulunduğum yerde özel hastane bile az. Yani bir tercih hakkınız da yok. 11 aylık çocuğum için başka illere gitmek zorunda dahi kaldığımı söyleyebilirim” sözlerine yer verdi.
Pandemi ve deprem sürecinin kendisi için daha büyük sıkıntılara neden olduğunu ve kaygılarını arttırdığını vurgulayan Aykurt, “Özellikle deprem bölgesinde yaşayan biri olarak hastaneler çökmemiş olsa da bir ilerleme de kaydedilmedi. Hekimlerin göçü de buna eklendi hatta.Peki, bu şartlarda nasıl sağlık hakkımızı alabileceğiz? Bunun bir insani, doğal ve doğuştan hak olduğu kanaatindeyim. Mesela uzun zaman bir psikiyatr bulamadık. Memleketimizde cildiye hekiminin sadece 1 tane olduğunu söylesem ne düşünürdünüz? Bunların tamamında deprem sonrasında da bir azalma olduğunu gözlemliyorum. Bu konuda acil önlemler alınması lazım. Sağlığın bir insan hakkı olduğu unutulmamalı” dedi.
“Annem gibi kronik hastaların tedavilerinin aksamasına sebep oluyor”
Sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorluklar yaşadığını söyleyen Melek Eliş, “Aylarca randevu almayı bekliyoruz, randevu alsak bile sıra bekliyoruz. Tansiyon hastası olan annemin ilaçlarını yazdırmak için bile bir ay boyunca randevu bekledik. Annem gibi kronik hastaların tedavilerinin aksamasına sebep oluyor. Sağlık hizmetlerinde yaşanılan bu zorluklar vatandaşları ve sağlık personellerini karşı karşıya getiriyor. Sağlıkta yaşanılan şiddetin en temel nedeni bu. Enflasyon ve ekonomik krizle birlikte özel hastaneler gibi bir seçeneğimiz artık yok. Bu sorunlar hasta ve hasta yakınlarını her geçen gün daha kötü etkiliyor.Pandemi döneminde randevu alma süremiz 6 aya kadar çıktı. Sağlık sisteminin özellikle böyle dönemler için hazırlık yapması gerekiyor ama gördük ki hiçbir hazırlık yapılmamış. Bir pandemi sürecini atlattık bundan yola çıkarak yine bir hazırlık yapılmadığı için deprem sürecinde de aynı sorunlarla karşılaştık ve karşılaşmaya devam ediyoruz” sözlerine yer verdi.
Annesinin bir aydır doktora gidemediğini belirten Bidal Genç ise “Bir ayın sonunda randevu alabildik. sabah gittik, öğlen sıra geldi işlemler bitene kadar tüm günümüz hastanede geçti. Pandemiden sonra sağlık hizmetlerine hiç ulasamaz olduk. Eşimi, devlet hastanelerinde yer olmadığı için özel hastaneye götürdük. Orada 50 bin lira ödedik. En son yer boşalınca devlet hastanesine geçebildik. Her geçen gün daha da zorlaşıyor” sözleriyle sıkıntılarını dile getirdi.
“Bütçesi özel hastaneye yetmeyen insanlar için bile bazen tek çare özel hastane olabiliyor”
Randevuların ileri tarihli olmasından yakınan Nur Şahin, “Sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorluk yaşıyorum çünkü randevular çok ileri tarihli oluyor. Özel hastanelere erişme imkanım yok fakat acil bir durum olduğunda özel hastaneleri tercih ediyorum, çünkü devlet hastanesinde hastaya ayrılan zaman ve ilgi çok az. Devlet hastanelerinin kalabalık olması bulaşıcı hastalık, enfeksiyon ve hijyen problemini beraberinde getiriyor. Bütçesi özel hastaneye yetmeyen insanlar için bile bazen tek çare özel hastane olabiliyor” dedi.
Randevuların ileri tarihli olmasından dolayı hastalık sürecinin uzadığını söyleyen Kader Kaplan, “Hastalık süreci uzuyor ve daha kötü hale geliyor. 182 ve MHRS randevu sistemi de randevu alım sürecini kolaylaştırmıyor. İstediğin hastane ve tarihte randevu almak oldukça zor. Pandemi sürecinde hastanelere erişim fazlasıyla kısıtlanmıştı. Hastaneler dolu oluyordu. Hala da etkisi hissediliyor” dedi.