
Geçmiş dönemde Prof. Dr. Doğan Göçmen’i davet eden Çukurova Sanat Girişimi bu sefer de bir tıp doktoru olan Prof. Dr. Sinan Yavuz’u konuk etti.
Çukurova Bülten Haber Merkezi – Musa Güven
Sinan Yavuz, ilk etapta aydınlanma fikrinin nasıl ortaya çıktığını, hangi koşullarda doğduğunu dile getirdi.
Aydınlanma döneminin ortaya çıkmasında etkin gücü olan bütün bir mülksüz sınıfın diğer orta sınıflar ile ittifakı ile başarıya ulaştığını dile getiren Prof. Dr. Sinan Yavuz konuşmasına şöyle devam etti:
“Aydınlanma fitilini ateşleyen temel eser 17. Yüzyılda Spinoza’nın Tanrıbilimsel Politik İnceleme eseridir.
Bununla beraber Kant’ın “Aydınlanma Nedir?” sorusuna verdiği cevap aydınlanmayı tarif eder. ‘Sapere Aude’ mottosu yani “Bilmeye cüret et” özdeyişi aydınlanma fikri ile özdeşleşmiştir.
En çok Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik olarak dile getirilen aydınlanma fikrinin özü şudur aslında: Ne tanrı, ne efendi! ”
Aydınlanmacıları ikiye ayıran Sinan Yavuz, birincileri radikal, ikincileri ise ılımlı olarak değerlendirdi. Yavuz, Radikal aydınlanmacılar, bilimin sınıfsız bir topluma hizmet edeceği görüşündeyken ılımlı olanların ise sınıfsız bir dünya tahayyülleri olmadığını, daha liberal bir çizgide durduğunu belirtti. Radikal olanlar aynı zamanda ütopik sosyalistler olarak adlandırılabilir diyen Yavuz, “Aydınlanma fikrine ilk kapsamlı eleştiri Marx ve Engels’in kaleme aldığı Komünist Manifesto eseri ile yapılmıştır” dedi.
Günümüz toplumunu devindiren temel felsefenin hâlâ kapitalist modernite olduğunu dile getiren Sinan Yavuz, her ne kadar postmodern bir süreç içinde tanımlansak da öyle olmadığını belirtti.
ÇSG’den “Büyük İnsanlık Krizinde Felsefe ve Eylem” etkinliği