
Türkiye’de Down sendromlu bireylerin eğitime erişimi, uzun zamandır çözüm bekleyen önemli bir konu. Aileler, eğitimde fırsat eşitliği sağlamak ve Down sendromlu çocukların topluma tam katılımını sağlamak amacıyla ders saatlerinin artırılması ve kaynaştırma eğitiminde yaşanan sorunları duyurmak için imza kampanyası başlattı.
Haber: Melek Eliş (Çukurova Bülten Haber Merkezi)
Çukurova Bülten’e konuşan Türkiye Down Sendromu Derneği Eğitim Direktörü Özgür Konuk ve imza kampanyası başlatan aileler, eğitimde yaşanan sorunları anlattılar.
İdeal eğitim süresi haftalık en az 20-25 saat
Türkiye’deki eğitim sisteminin Down sendromlu bireyler için yetersiz olduğunu söyleyen Down Sendromu Derneği Eğitim Direktörü Özgür Konuk, “Yasal açıdan baktığımızda, destek eğitim ortamlarında ve rehabilitasyon merkezlerinde verilen 8 saat eğitim yeterli değil. Dünya standartlarına baktığımızda yaklaşık 20-25 saatlik bir eğitimden bahsediyoruz. Ancak Türkiye’de kaynaştırma uygulamalarının yeterli olmaması ve rehabilitasyon sistemlerinin hem niceliksel hem de niteliksel olarak yeterince denetlenmemesi, mevcut saatlerin işlevselliği ile ilgili sorunlar çıkarıyor. Aylık 8 saatlik ders hakkı, çocukların ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz çünkü eğitim, sürekli ve yoğun bir destek gerektirir. İdeal eğitim süresi haftalık en az 20-25 saat olmalıdır. Bu, çocukların hem akademik hem de sosyal becerilerini geliştirmelerine olanak tanır,” dedi.
Down sendromlu çocukların eğitimde tam potansiyellerine ulaşmalarını engelleyen sorunlar olduğunu belirten Kunuk, eğitim sisteminde yapılması gereken iyileştirmeleri şu şekilde sıraladı: kaynaştırma uygulamalarının artırılması ve bu uygulamaları yapacak kurumlara erişimin kolaylaştırılması, Down sendromlu çocukların özel ihtiyaçlarını karşılayabilecek eğitimci sayısının artırılması, eğitim ortamlarında ve toplumda önyargı ve ayrımcılığın önlenmesi, Down sendromlu çocukların bireysel ihtiyaçlarına uygun müfredatların geliştirilmesi, erken tanı ve teşhis imkanlarının artırılması. Eğitimde en kısıtlayıcı ortamların hazırlanması ve başta Down sendromu olmak üzere tüm farklı gelişen çocukların kaynaştırma eğitimine dahil olmasının garanti altına alınması gerekmektedir. Öğretmenlerin özel eğitim konusunda eğitilmesi, sınıf mevcutlarının azaltılması, özel eğitim materyallerinin geliştirilmesi ve bireysel eğitim planlarının daha etkin uygulanması gerekmektedir. Ayrıca, toplumun genelinde farkındalık artırıcı çalışmalar yapılmalıdır.
Maddi ve manevi olarak aileler çok zorlanıyor
Ailelerin çocuklarının eğitiminde çok önemli bir rol oynadığını ifade eden Konuk, “Down sendromlu bireylerin ilk 6 yılında temel gelişimlerini doğru bir şekilde desteklediğimizde, tam zamanlı ve yaşıtlarıyla birlikte tuttuğumuzda, aileyi eğitim sürecine dahil ettiğimizde ve etkileşim temelli çalışmalar yürüttüğümüzde, çocuklarımız hayatın içerisine daha bağımsız ve etkin bir şekilde dahil olabiliyorlar. Ancak Türkiye’de kaynaştırma uygulamalarının yeterli olmaması ve rehabilitasyon sistemlerinin hem niceliksel hem de niteliksel olarak yeterince denetlenmemesi, mevcut saatlerin işlevselliği ile ilgili sorunlar çıkarıyor. Eğitim saatlerinin yetersizliği, aileleri daha fazla çaba harcamaya ve özel dersler veya terapiler için ek kaynaklar bulmaya zorluyor. Bu durum, maddi ve manevi olarak aileleri oldukça yoruyor. Çünkü özel eğitim Türkiye’de ve dünyada pahalı bir eğitim sistemidir. Dolayısıyla aileler, destek eğitim sistemlerinin az olması nedeniyle sürekli bir arayış içerisindeler. Yoğun eğitim almaları oldukça önemlidir, özellikle yaşamın ilk 6 yılında bu eğitimlerin her açıdan bir bütün olarak desteklenmesi çok önemlidir. Çünkü farklı gelişen çocuklar, özellikle Down sendromlu bireyler, bu süreçte gelişimsel desteğe büyük ihtiyaç duyarlar” dedi.
Düzenlenme şart
Temel olarak en önemli iyileştirmenin farklı gelişen bireyler için yapılması gerektiğini belirten Konuk, “Özellikle Down sendromlu bireylerin kaynaştırma eğitimine yönlendirilmesi noktasında ilgili politikaların geliştirilmesi ve bu politikaların uygulanması için doğru denetleme mekanizmalarının oluşturulması gerekiyor. Hem toplumsal önyargıyı azaltmak hem de kapsayıcı bir anlayışla çocukların eğitimde fırsat eşitliğinden faydalanmalarını sağlamak adına bu tür uygulamaların öncelikli hale getirilmesi gerekiyor. Ayrıca, özel eğitimle ilgili okulların organizasyonlarını düzenlemek, uzman kadrolarını ve insan kaynağını doğru yönetmek, uygun materyal ve teknoloji kullanımını organize etmek, farklı branşlardaki eğitimcilerin özel eğitimle ilgili bilgisini ve tecrübesini artırmaya yönelik organizasyonlar yapmak önemlidir. Tüm bunları yapabilmek için ilgili bakanlıkların yasa ve yönetmelikler konusunda düzenlemeler yapması, eğitimin iyileştirilmesi adına önemli olacaktır.
Dernek olarak ailelerin yanındayız
Konuk, “Türkiye Down Sendromu Derneği olarak, ülkemizdeki tüm Down sendromlu bireylerin ve ailelerinin eğitim, sağlık, istihdam ve toplumsal yaşam alanlarında ihtiyaç duydukları nitelikli kaynaklara erişimlerini sağlama odaklı çalışmalar yapıyoruz. Önümüzdeki yıllar için eğitime erişim konusunda bir dizi yenilikçi ve kapsayıcı projeler planlıyoruz. Bu projeler ve hedefler doğrultusunda, Down sendromlu bireylerin eğitimde eşit fırsatlara sahip olmalarını ve toplumda aktif bireyler olarak yer almalarını sağlamayı amaçlıyoruz.
Türkiye Down Sendromu Derneği, depremin ilk gününden itibaren deprem bölgesinde yer alarak, kamu kurum ve kuruluşları ile iş birliği halinde bölgedeki ailelerin ve yerel STK’ların ihtiyaçlarını belirlemiştir. Bölgede tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda; birincil ihtiyaçları belirleme ve uygun desteği sağlama, özel gereksinimli bireylere psiko-sosyal destek sunma ve danışmanlık faaliyetleri düzenleme çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Sahada olduğumuz 2 yıl boyunca kurduğumuz eğitim merkezlerinde tüm engel gruplarına, bölgede çalışan uzmanlara ve yerel sivil toplum örgütlerine hizmetler üretmeye devam edeceğiz.
Son olarak, Down sendromlu bireylerin topluma tam ve eşit katılımı için hepimizin daha fazla çaba göstermesi gerektiğini vurgulamak istiyorum. Eğitim, bu sürecin en önemli adımlarından biridir ve herkesin bu konuda bilinçli ve duyarlı olması gerekmektedir” diye konuştu.
Down sendromlu çocuğu olan Hacı Gök, imza kampanyasının amacının çocukların hakkı olan eğitimi almak olduğunu belirtirken, “Change.org” üzerinden bir imza kampanyası başlattık. Aylık 8 saat, çocuğumun bireysel ihtiyaçlarını karşılamada ve potansiyelini tam anlamıyla kullanmasında yetersiz kalıyor. Bu süre, çocuğumun gelişimini desteklemek ve gereken becerileri kazandırmak için çok kısa. Eğitimde devamlılık ve tutarlılık esastır, ancak bu sınırlı süreyle istenilen verimlilik elde edilemiyor” dedi. 10 yaşındaki Down sendromlu çocuğumun yaşıtlarıyla aynı ortamda eğitim almasını istiyorum. Şu an çocuğumun aldığı dersler çok sınırlı ve bu sınırlı saatler, onun ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyor. Çocuğum, haftada yalnızca birkaç saat eğitim alabiliyor ve bu süre, onun tüm ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli değil.
Çocuğumun bireysel gelişimini engelliyor
Mevcut derslerin içeriğinin genellikle genel ve kişiye özel ihtiyaçları göz önünde bulundurmadan hazırlandığını belirten Gök, “Bu, çocuğumun bireysel gelişimini engelliyor. Şu an çocuğumun aldığı dersler çok sınırlı ve bu sınırlı saatler, onun ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyor. Örneğin, dil gelişimi için yeterli süre ayrılmıyor ve bu nedenle iletişim becerilerinde geride kalıyor. Sosyal etkileşim ve oyun terapisi gibi önemli alanlarda da yeterince destek alamıyor. Mevcut derslerin içeriği, genellikle genel ve kişiye özel ihtiyaçları göz önünde bulundurmadan hazırlanıyor. Bu da çocuğumun bireysel gelişimini engelliyor. Ancak, ders saatlerine ve kaynaştırma eğitimine sürekli engellerle karşılaşıyoruz. Devletin karşılamadığı eğitimi biz aileler üzerinde büyük yük oluşturuyor. Sosyal medya üzerinde başlattığımız imza kampanyasına herkesin destek olmasını ve sesimizi duyurmak istiyoruz. Daha fazla devlet destekli ders saati, çocuğumun genel gelişimine ve biz ailelere büyük fayda sağlayacaktır.”
Geri dönüşler yetersiz ve çözüm odaklı değil
İmza kampanyasını destekleyen, 8 yaşında Down sendromlu bir çocuğa sahip olan Ayşe Çetin, en büyük zorluklarının yeterli ve nitelikli eğitim saatlerine erişememek olduğunu söyledi. Çeşitli kurumlarla iletişime geçtiklerini ve dilekçeler yazdıklarını belirten Çetin, “Ancak, genellikle geri dönüşler yetersiz ve çözüm odaklı değil. İlgili kurumlar, taleplerimize karşı yeterince duyarlı ve hızlı hareket etmiyor. Bu durumu aşmak için kendi imkanlarımızla özel dersler ve terapiler aldırmaya çalışıyoruz, ancak bu da maddi olarak bizi zorluyor. Taleplerimize karşı duyarsız kalınması, bizim gibi aileleri oldukça zor durumda bırakıyor ve çaresiz hissettiriyor. Çocuğumun karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, yeterli ve nitelikli eğitim saatlerine erişememek. Diğer bir zorluk ise toplumsal önyargılar ve ayrımcılık. Çocuğum, eğitim ortamlarında ve toplumda sıklıkla ayrımcılıkla karşılaşıyor. Bu zorlukları aşmak için toplumda farkındalık yaratmak ve önyargıları kırmak adına çeşitli etkinliklere ve kampanyalara katılıyoruz.
Farkındalık yaratmak için diğer ailelerle birlikte kampanyalar düzenlemeye, sosyal medyada bu konuyu gündeme getirmeye ve medya organlarında sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Ayrıca, yetkililere sürekli olarak taleplerimizi iletmeye ve daha iyi eğitim koşulları için mücadele etmeye devam edeceğiz. Down sendromlu bireylerin eğitime ve topluma tam katılımını sağlamak için elimizden geleni yapacağız,” dedi.