EMEP Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Sevil Aracı, adaylık sürecinden bahsetti. Aracı, “Bizce yerel yönetimler; işçi ve emekçilerin haklarını yok sayan, kentleri emperyalist tekeller ve onların yerli işbirlikçilerinin sömürüsüne terk eden kurumlar olmamalıdır” ifadelerini kullandı.
✍ Haber: Olcay Aytürk (Çukurova Bülten – Adana)
Yerel seçimlere sayılı gün kala Çukurova Bülten’e konuşan Adana Büyükşehir Adayı Sevil Aracı ile Emek Partisi’nin Adana için çalışmalarını konuştuk. Adana’nın işçi kenti olduğunu ve halkın bir çok sorun yaşadığını söyleyen Aracı, “Çözüm işçilerin, emekçilerin birlikte mücadele etmesinden geçer” dedi.
Olcay Aytürk: Öncelikle şunu sormak isterim. Adana’dan aday olma gerekçeniz nedir?
Sevil Aracı: Emek Partisi, işçilerin, emeği ile geçinen halkların haklarını savunan, hak almak için mücadele edilmesi gerektiğini öngören ve bu mücadeleyi örgütleme çalışmalarında bizzat yer alan bir parti. Adana ise emeği ile geçinen insanların, işçilerin, yoksul emekçilerin, tarım işçilerinin yoğunlukla yaşadığı bir kent. Üstelik Adana ucuz işgücünün yaygın olarak kullanıldığı, sömürünün de yoğun olduğu bir şehir. Bu nedenle Adana, partim Emek Partisinin önemsediği bir işçi kenti. Ben de 20 yılı aşkın zamandır bu kentte yaşıyor ve toplumsal bir mücadele yürütmeye çalışıyorum. Bu mücadelenin yürütücülerinden biri olarak mücadelemizi daha da güçlendirmek için Adana’dan aday oldum.
O.A. : İlk soruyla bağlantılı olacak şekilde sormak isterim. Kendinizi halka nasıl anlatıyorsunuz? Sizi diğer adaylardan farklı kılacak olan özellikler nelerdir?
S.A.: Biz az önce de ifade ettiğim gibi halka vaatler sunarak biz gelince her şey daha güzel olacak diyerek çözümün adresini bize oy vermek olarak gösteren bir parti değiliz. Biz çözümün işçilerin, emekçilerin birlikte mücadelesinden geçtiğini düşünüyor ve halkı bu anlamda örgütlenmeye davet ediyoruz. Kentleri halkın yönetmesini istiyoruz. Halkın yöneticileri takip edebildiği, işini iyi yapmayan yöneticilerin geri çağrılabildiği, açık ve şeffaf bir belediyecilik istiyoruz. Belediyelerin rantçı değil halkçı politikalar izlemesi gerektiğini savunuyoruz. Emekten ve halktan yana bir yerel yönetim; halkın mülkiyeti ve tasarrufunda bulunan varlık ve gelirlerin, hesap verilebilir, denetlenebilir şekilde yönetilmesi demektir. Yerel halk ve örgütleri bu denetimin ve yönetimin etkin bir ögesidir. Yerel yönetimler, belediye hizmetlerini halk için ulaşılabilir, ucuz bir biçimde sunmalıdır. Hangi hizmetlerin öncelikli olacağı, dağıtımının nasıl yapılacağı konusunda karar organı halk iradesiyle seçilen ve yerelin en üst kurumu olarak örgütlenen Halk Meclislerinde olmalıdır. Yerel yönetimlerde demokrasinin varlığı bunun gerçekleşip gerçekleşmediğine bağlıdır. Bu nedenle biz gücünü halk meclislerinden alan bir yerel yönetim kurma iddiamızla diğer tüm partilerden farklı bir yerde duruyoruz.
“Deprem riski yüksek olmasına rağmen buna dair önlemlerin alınmadığı, hazırlıkların yapılmadığı bir şehir Adana”
O.A: Adana ciddi bir yarış olacağa benziyor. Bu, polemiklere de yansımış durumda. Siz bu kentte ne tür sorunlar görüyorsunuz? Buna dair çözüm önerileriniz hazır mı?
S.A. :Kentin temizlik, ulaşım, sosyal alanların eksikliği gibi pek çok sorunu var. Ama en önemlisi deprem riski yüksek olmasına rağmen buna dair önlemlerin alınmadığı, hazırlıkların yapılmadığı bir şehir Adana.
Bizce yerel yönetimler her alanda halkın çıkarlarını gözeten ve halka kolaylıklar sağlayan kurumlar olmalıdır. Bu anlamda yerel yönetimler, yerel üretimi ve üreticiyi desteklemelidir. Tohumdan gübreye kadar üreticiyi yabancı tarım tekellerine bağımlı hale getirerek, her gün biraz daha fazla sefalete mahkûm eden düzenlemelere son verilmelidir.
Kentin gelecekte alacağı biçimi belirleyen nazım imar planları; üniversiteler, bilim insanları ve meslek örgütlerinin katılımıyla; nüfus artışı hareketleri ve kentin 50-100 yıllık gelişme olasılıkları gözeterek yapılmalıdır.
Bu planda elektrik, su, doğal gaz dağıtım şebekeleri, atık su/kanalizasyon, merkezi ısıtma, ulaşım ve toplu taşıma, yeşil alanlar, tarım arazileri, su havzaları, ormanlık alanları vb. gözetmeli ve korunmalıdır.
Kent emekçilerinin her türlü ekonomik, sosyal, kültürel haklara erişimini kolaylaştırıcı tedbirler alınmalıdır.
Taşeron ve güvencesiz işçi çalıştırmamalı, işçi sağlığı ve iş güvencesine önem vermelidir.
Dezavantajlı grup ve kişileri koruyan, kollayan, onların yaşamını kolaylaştırıcı tedbirler alan, bakımlı, temiz, sağlıklı ortak yaşam alanları yaratan, kentin kültürel dokusunu ve kimliğini koruyan, halkın mutluluğunu ve huzurunu düşünen kurumlar olmalıdır.
Şehir içi ulaşım yoksulluk sınırında ve altında geliri olanlar için ücretsiz hale getirilmelidir.
Yaşlı, kimsesiz, yoksul, bakıma muhtaç kişilere ücretsiz bakım evleri yapmalıdır.
Çocuklar için kreşler, şiddete uğrayan kadınlar için ‘kadın sığınma evleri’, yoksul aileler için ‘aş evleri’ açmalıdır.
Yoksul aile ve bireylerin barınma, ısınma, sağlık, beslenme ve giyinme ihtiyaçları konusunda iaşe ve lütuf anlayışına son verilerek, modern bir sosyal destek yöntemi uygulanmalıdır.
Yandaş vakıf ve dernek gibi kuruluşlara para aktarılmasına son verilmelidir.
Halkın kolay erişebildiği kapalı/açık tiyatro, konser, sergi, kitaplık, spor salonları/alanları yapmalı, ücretsiz, nitelikli etkinlik ve şenlikler düzenlemelidir.
AKP iktidarının Türkiye’yi bir parçası haline getirdiği emperyalistlerin savaş politikalarının mağduru olarak ülkemizde bulunan göçmenlerin barınma, istihdam, sağlık, eğitim, beslenme gibi sorunlarının çözümünde belediyeler de sorumluluk üstlenmelidir.
Biz tüm sorunların halkın çıkarları gözetilerek çözülmesinden yanayız ve politikalarımız da bu yönde.
O.A.: Özel bir propaganda çalışması yapıyor musunuz? Yerel seçimlere yönelik parti olarak ne tür hedefler belirlediniz?
S.A.: Elimizden geldiğince halka ulaşmaya çalışıyoruz, bildirilerimizle, el ilanlarımızla, afişlerimizle halka sesleniyoruz. Ancak biz hazine yardımı almayan, üyelerimizin kısıtlı bütçelerinden verdikleri aidatlarla işlerini yürütmeye çalışan bir partiyiz. Maddi imkanların kısıtlı olması kullanılacak propaganda materyalleri üzerinde de etkili oluyor. Üstelik medyanın bize karşı görmezden gelen bir tutumu var. Medyada partimizi ve faaliyetlerini görme imkanı bize tanınmıyor. Bu da bilinme, tanınma anlamında sıkıntılara neden oluyor. Biz çalışmalarımızı özellikle işçilerin yaygın olarak oturdukları semtlerde ve işyerlerinde yoğunlaştırıyoruz. Hedefimiz Adanalı tüm işçi ve emekçilere kendimizi anlatabilmek. İşçilerin, emekçilerin kendi kurtuluşları için mücadeleyi seçmesine vesile olabilmek.
O.A: Hem bir hukukçu hem bir Başkan adayı olarak Adana halkı sizden neler talep ediyor? Gözlemlerinizi paylaşabilir misiniz?
S.A.:Halkın en büyük sorunu geçim sıkıntısı ve yoksulluk. Yapılacak seçim yerel seçim de olsa insanlar en çok geçinemediklerinden yakınıyorlar. Temel ihtiyaç maddelerindeki aşırı fiyat artışı ve alım gücünün düşmesi kitlelerin en büyük sorunu. Diğer büyük bir sorun ise işsizlik. Görüştüğümüz hemen herkesin ailesinde ve yakın çevresinde iş arayan birileri oluyor. Bu iki temel sorun pek çok defa diğer sorunların önüne geçiyor.
Bizce yerel yönetimler; işçi ve emekçilerin haklarını yok sayan, kentleri emperyalist tekeller ve onların yerli işbirlikçilerinin sömürüsüne terk eden kurumlar olmamalıdır. Tersine halkın ihtiyaçlarını gözeten, kaynaklarını buna göre düzenleyen ve planlayan yönetimler olmalıdır.
“Bizim halkçı belediyecilik anlayışımız bir bütün olarak doğaya, insana, hayvana saygıyı içeriyor”
O.A.: Biliyorsunuz iktidarın sokak hayvanlarına yönelik olumsuz propagandası mevcut. Bunu bir sorun olarak görüyor ve Avrupa modeli gibi uygulamalar gündeme getiriliyor. Sizin sokak hayvanlarına yönelik politikalarınız nelerdir? Bu konuda ne söylemek istersiniz?
S.A.: Öncelikle belirtmek isterim ki ben vejetaryen ve hayvan dostu biriyim. Kentlerin, sermaye ve iktidar yandaşlarınca yeniden bölüşümünü esas alan adımlarla, bırakalım yeşil alanları, çoğu yerde deprem sonrası toplanma alanları bile ortadan kaldırıldı. Emek Partisi olarak, insanların hayvanların doğal yaşama alanlarını da bozduğunu, betonlaşma ve yeşilin yok edilmesi ile hayvanların da haklarına saldırıldığını düşünüyoruz. Sokak hayvanlarının kötü koşullarda, açlık içerisinde, şiddet görerek yaşamalarından rahatsızlık duyuyoruz. Ancak bunun çözümünün itlaftan değil onların da yaşam koşullarının iyileştirilmesinden, kısırlaştırma yöntemi ile yoğun sahipsiz hayvan nüfusunun kademeli şekilde düşürülmesinden geçtiğini düşünüyoruz. Bizim halkçı belediyecilik anlayışımız bir bütün olarak doğaya, insana, hayvana saygıyı içeriyor.
O.A.: Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
S.A.: Bizce kent halkının çıkarları, emekten yana belediyeciliğin tüm politika ve uygulamalarına yön veren birinci öncelik olmalıdır. Emek Partisi; tüm işçi emekçileri, kentlerini kendi iradeleriyle yönetmek üzere emekten yana yerel yönetimleri kurmak için birleşmeye çağırıyor. Emek Partisi; Türkiye halkını; sömürü, zorbalık, rüşvet, yolsuzluk, rant, talan, insan yerine konmama ve “ayak takımı” olarak aşağılanmaya son vererek, kendi kaderinin ve yerel yaşam alanının efendisi olmaya çağırıyor. Emek Partisi; Tüm halkı, emeğin haklarını, barışı ve demokrasiyi savunan halkın kendi içinden çıkmış emeğin adaylarını desteklemeye ve mücadele etmeye çağırıyor.
Teşekkür ederiz.