Musa Güven – Çukurova Bülten Haber Merkezi
Bir eşya insan yaşamını nasıl esir alır? Bu soruya karşılık gözümüzü şimdiye dikmekte fayda var. Zira an içinde yaşanan bir olgu kadar insana anlam sunan bir şey yok.
Bu mesele gayet nettir, aklı bulandırmadan ilerlemeye çalışalım.
Öncelikle Palto’da ne anlatılıyor ona bakalım. Öykü Çarlık Rusya’sında geçer.
Öykümüzün baş karakteri Akakiy Akakiyeviç yoğun emek harcayarak bir palto alır kendine. Harcadığı bu emekten kaynaklı o kadar bağlanır ki paltosuna sadece paltosu ile anılır, özdeşleşir onunla artık. Bir süre sonra da paltosu çalınır. Paltonun kaybı sonrası kendini kaybeder, hastalanıp ölür. Ölümünden sonra olaylar devam eder. Fakat biz bu bahsettiğim kısmı alacağız şimdi.
Büyük emekler harcayarak sahipliğini kazandığımız eşya bir süreden sonra onun temel işlevinin üzerini örten bir sahiplik kültü doğurur zamanla. Artık eşya birey üzerinde sahiplik kazanır bu andan itibaren.
Palto insan vücudunu sıcak tutmaya yarar. Temel bir ihtiyaçtır. Karakter tarafından bunca büyük anlamlar yüklenmesi ona sahip olmak için harcadığı emekten kaynaklıdır. Yoksa bir eşyadan fazlası değildir. Tersi bir durumdan bahsedelim şimdi.
Diyelim bir çiçek aldık eve, suladık, bakımını yaptık. Artık salt bir çiçek olmaktan çıkar. Onunla manevi bir bağ yakalamış oluruz. Onun solması veya kaybolması üzer bizi. Fakat bu tür bir bağ bizde çiçeğin gerçek işlevinin üzerini örtmez. Zira onu besleriz, gelişimini görürüz ve bu bizi tatmin eder.
Günümüz toplumunda telefon, araba ve ev Akakiyeviç’in paltosunun yerini almış durumda. Eşyanın iktidarı eşyanın fiyatı ile paralel. Ne kadar çok fiyat, o kadar çok eşyaya bağımlılık. Bundan dolayı onun temel işlevi önemsiz, ona sahip olmak önemli hâle gelir.
Özel mülkün bunca kutsallaştırıldığı bir dünyada palto her zaman Akakiyeviç’lerin kaybetmekten korktuğu bir eşyaya dönüşür. Kendini artık o eşya ile var etmiştir. Zira o eşya için zamanını ve emeğini satmıştır.
Sahip olduğumuz bir nesne ile kendimizi var edersek, o nesnenin yitimi ile kişiliğimizi yitiririz. Özel mülk yapısı gereği kişiyi kendine bağımlı hâle düşürür. Dolayısıyla kişiliğin kendinde bir güç olması bir eşyaya bağlı gelişmez, gelişmemeli.
Akakiy Akakiyeviç, eşyanın yüceltildiği bir topluma yeni paltosu ile giriş yaparak toplumsallaşır. Eşya ona cesaret vermiştir. Bu durum eşyanın iktidarda olduğunu gösterir tüm açıklığıyla.
İki arkadaş yan yana yürürken lüks bir arabanın yanlarından geçişiyle derler birbirlerine: Bizim neyimiz eksik? Neden biz böyle lüks arabaya binemiyoruz? Kendilerinde bir eksiklik keşfiyle yollarına devam ederler. Bu eksiklik keşfi eşyanın iktidarda olduğu bir toplumda kendini var edebilme, toplumsallaşma isteğidir aslında.
İnsanlık bir gün birbirleri üzerinde özel mülkü güç olarak kullanmayacak. Tüm herkes birbirini eşit göreceği için enerjimizi daha güzel olana, daha iyi olana yönelteceğiz.