✍ Çukurova Bülten Almanya Temsilcisi ve deneyimli gazeteci Mehmet Tanlı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Türkiye’nin Cumhuriyet ile imtihanı ve ülkenin geldiği son noktayı masaya yatırdı.
Cumhuriyet Bayramı haftasından 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümüne kadar geçen zaman dilimi, tarihin “hızlı aktığı” dönemlerdendi.
Ekim ayının sonu ile kasım ayı ülkemizin en kritik ve devrimci dönemlerinin başında geliyor.
29 Ekim 1923’te “Cumhuriyet”in ilan edilmesiyle sadece yeni bir süreç başladı.
Kasım ayında ise yine çok önemli ve tarihsel değer taşıyan günler bizi bekliyor. Bunlardan ilki, 1 Kasım 1922’de gerçekleşen saltanatın kaldırılması ve yine 1 Kasım 1928’de vuku bulan Harf Devrimi’ne ilişkin kanunun kabul edilmesiydi.
Şimdi ise önümüzde şu günler var:
10 Kasım 1938 – Atatürk’ün aramızdan ayrılması
24 Kasım 1934 – Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadının verilmesi
30 Kasım 1925 – Tekke ve zaviyelerin kapatılması
Yazarımız Mehmet Tanlı’nın yazısını okurlarımıza sunuyoruz:
Cumhuriyet şu günlerde, günlük yaşamımızda belki de en çok kullandığımız kelimelerden birisidir. Fakat Cumhuriyet’in ne olduğunu sorsak, nedir desek onu acaba kaç kişi doğru cevaplandırabilir? Her yıl resmi olarak, 29 Ekim tarihinde eskisi gibi artık coşkulu bir şekilde olmasa da kutlanan, ülkenin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’ün “gençlere emanet ettiğim” dediği “Cumhuriyet” nedir?
Cumhuriyet hangi özelliklere sahiptir? Kaç çeşit Cumhuriyet vardır, hangi Cumhuriyet “ideal” Cumhuriyettir?
İran’daki de bir “Cumhuriyet” laikliğin olmadığı, ortaçağ karanlığındaki “cumhuriyettir”.
Cumhuriyet, bir yönetim biçimidir. Genellikle mutlak ya da meşruti monarşiler ve saray saltanatı ile mücadele edilerek elde edilmiş bir kazanım, ulusların demokrasiye geçişleri ile birlikte gelişmiş olan devlet yönetim şeklidir.
Cumhuriyet, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim şeklidir. Cumhuriyet’te, halkın kendi kendini yönetmesi esastır.
Cumhuriyet son yüzyıllarda bilhassa da 1789 Fransız İhtilalinden sonra uygar ülkelerde yaygınlaşan yönetim biçimidir. Özellikle Batılı ülkelerde Demokrasilerin gelişmiş olduğu ülkelerin devlet biçimidir.
Türkiye Cumhuriyeti bir kaç gün sonra 100. Yılına girecek. Ülke bu 100. Yıla çok buruk giriyor. Tüm bazı eksikliklerine rağmen bir çağdaşlaşma projesi olan Cumhuriyet geçen 100 yıllık süreç içerisinde Türkiye‘ de çok yaralar aldı, Cumhuriyet düşmanlarından darbeler yedi. Atatürk ve arkadaşlarının 100 yıl önce hayata geçirdiği o çığır açan reformların yerinde artık yeller esiyor desek yalan ve ayıp olmaz sanırım.
Nasıl bir Cumhuriyet ve Cumhuriyet’teki aksaklıklar
Nasıl bizim Almanya’da entegrasyon, yani göçmenlerin toplumdaki sosyal hayatı konuşulsa herkesin kendisine göre bir bütünleşme, uyum tarifi varsa; işte Türkiye’de de herkesin istediği, özlediği farklı farklı cumhuriyetler var.
Türkiye’deki Cumhuriyet bugün rövanşist bir zihniyet ve ruh tarafından kuşatılma altındadır. Cumhuriyetin temel direği laiklik artık kağıt üzerinde kalan bir kavramdır.
Eğitimde, kadrolaşmada laiklikten sapılmıştır. Tarikatların, vakıfların ve cemaatlerin siyasetteki ağırlığı ortadadır.
Normal okulların üzeri çizilmiş, İmam Hatipli olmak artık insanlara bir “ayrıcalık” kazandırmıştır.
Yargıdaki skandallar, tuhaf siyasi kararlar bitmiyor, kuvvetler ayrılığı kalmamıştır.
Ülkenin iki büyük muhalefet partisinin eş başkanları, belediye başkanları, aydınlarımız yıllardır hapislerdedir, çürütülmek istenmektedir.
Sayıları 25 milyonu bulan Alevilerin talepleri görmezden gelinmekte, Cem evlerine ibadethane statüsü verilmemekte, bürokraside tepe yöneticiler (Valiler, Kaymakamlar, Genel Müdürler, Emniyet Müdürleri) arasında Alevilere yer verilmemektedir.
Gelir dağılımındaki uçurum ve bölgeler arasındaki dengesizlik her geçen gün daha da artmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük sorunlarından birisi olan Kürt sorunu klasik inkâr ve imha politikalarıyla 40-45 yıldır çözülememiştir. Her iki tarafta nda halk çocukları birbirine kırdırılmaktadır.
Siyasal İslâm her yere damgasını vurmuştur. Sosyal ve toplumsal barış pamuk ipliğine bağlı durmaktadır.
Kamplaşma had safhada
Ülkedeki kamplaşma, kutuplaşma had safhaya gelmiştir. Kadın cinayetleri, küçük çocuklara tecavüzler, tacizler almış başını gidiyor. Kadınlara koruyucu güvence sağlayan İstanbul sözleşmesi anlaşması iptal edilmiştir.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları özellikle yetişkin ve eğitimli gençlerimiz ülkeyi terk ediyor, bambaşka ülkelerde coğrafyalarda kendilerine daha iyi, özgür bir yaşam kurmak istiyorlarsa, ülkede yeni hapishaneler inşa ediliyorsa bu cumhuriyette sayısız eksiklik var demektir.
Halkın vergileriyle yaşayan, personelinin maaşını ödeyen en az 10 TV kanalı bulunan ülkenin devlet Radyo Televizyon Kurumu TRT, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamıyorsa, boş yere yıkılan Atatürk Havalimanında AKP 29 Ekim’den 1 gün önce Filistin mitingi yapıyorsa bu çok büyük ayıptır, hatadır, yanlıştır ve Cumhuriyet fikrine saygısızlıktır.
Laik Cumhuriyetin karşıtları çok
Cumhuriyet sayesinde iktidar olan bir AKP, Cumhuriyet bayramını kutlamaktan kaçınıyor.
Çünkü rahmetli İlhan Selçuk’un Almanya’da bir panel sonrası bizlere söylediği gibi‚ ‘‘O coğrafyadaki Arap Şeyhleri, Emirleri, Kralları laik Müslüman bir ülkeyi ve onun bu modelini istemiyorlar. Bu sistem, Türkiye’de de tutarsa Arap halkları ayaklanıp biz de Türkiye gibi bir ülke olalım derlerse onların saltanatları yıkılacaktır. o nedenle Türkiye’deki laik sistemin çökmesi için işbirlikçileri aracılığıyla her şeyi deneyeceklerdir‘‘ demişti. Ne kadar büyük bir öngörüymüş bu!
Ama bu kutlamalardaki boşluğu CHP’nin yönettiği büyük şehirlerdeki yönetimler zengin programlarıyla dolduracaktır mutlaka…
Yeni ve laik demokratik bir Cumhuriyet şart
Kimse kızmasın ve kendisini kandırmasın… Cumhuriyet yıkılmıştır ama ortak, kararlı bir mücadeleyle yenisini tam Laik, Demokratik bir Cumhuriyeti kurmak mümkündür. Çünkü halkın en az yarısı, yürekli, yiğit insanlar bunu istemektedir. Halkımız Cumhuriyet’e ihanet edenleri asla unutmayacaktır, diye düşünüyorum.
Bizler, yurtsever demokratlar olarak fikir ve düşünce özgürlüğünü, halkların, inançların kardeşliğini savunan, herkese eşit yurttaşlık hakkı tanıyan, tüm inançlara saygılı, özgür medyası olan demokrasiyi içselleştirmiş insanları mutlu, huzurlu ve refah bir demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nden yanayız.
Bu anlamda 100. yılı kutlamalardan ziyade 29 Ekim’leri artık Cumhuriyetin kazanımlarını ön plana çıkarıp ve onu yok edenlere karşı Cumhuriyeti yeniden kurmak için çabaların sergilendiği günler olarak görmek isteriz, kutlayanlara da sözümüz yoktur elbette…
Tüm eksikliklerine rağmen halkın yarısı maalesef özellikle de tutucu, dinci kesiminin laik Cumhuriyetin getirdiklerinin farkında olmayışı ve yanlış yapılan siyasi tercihler nedeniyle Cumhuriyet bu hale gelmiştir
Cumhuriyet Yaşamaktır. Eşit ve adil. Özgürce. Her şeye rağmen Cumhuriyet kutlu olsun…