İklim değişikliği, ekonomik zorluklar hayatın her alanını olumsuz etkilerken çiftçiler de bu olumsuzlardan nasibini aldı. geçim şartları zorlaşan çiftçiler, emeklerinin karşılığını alamadıklarını söyledi. İklim değişikliği ve ekonomik zorluklarla başa çıkmaya çalışan çiftçiler Çukurova Bülten’den Melek Çelik’e konuştu. Çiftçiler, “İhtiyaç fazlası üretime de dışa bağımlı olmaya da karşıyız” dedi.
Haber: Melek Çelik (Çukurova Haber Merkezi)
Tarımla uğraşan çiftçiler, zorlu iklim koşulları ve ekonomik sıkıntılarla mücadele ediyor. Yağışların dengesiz dağılımı, aşırı yağmur ve dolu gibi hava olayları ürün kayıplarına neden oluyor. Tarımın temelini oluşturan çiftçiler, bu zorluklara karşı önlemler almaya çalışıyor ancak iklim değişikliğiyle başa çıkmakta tek başlarına yetersiz kalıyor. Gelirlerindeki belirsizlik, tarımsal üretimi planlamayı güçleştiriyor. Özellikle genç çiftçiler, su ücretlerinin artması gibi ekonomik faktörler nedeniyle bazı ürünlerden vazgeçmek zorunda kalıyor. İklim değişikliğiyle mücadele için çiftçilere verilen eğitim ve desteklerin artırılması, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından hayati önem taşıyor.
‘Özel sektör koşulları da hiç uygun değildi. Bende üretmeye karar verdim’
Tansu Göktepeli, “24 Kasım 2020’den itibaren çiftçilik yapmaya başladım” diyerek, öğretmenliği günümüz koşulları nedeniyle tercih etmediğini belirtti. “Atanmanın günümüzde çok zor olduğunu herkes biliyor. Özel sektör koşulları da hiç uygun değildi. Bende üretmeye karar verdim” ifadesiyle çiftçiliğe yönelme sebebini açıkladı. Göktepeli, kupkuru bir araziye gittiğinde en büyük mücadelesinin su arayışı olduğunu belirterek, “3 yılda 14 sondaj kuyusu vurdum. Hala yeterli suya ulaşamadım” dedi. Elektrik tesisi kurmanın ilk işlerindendi ve “çok küçük suları bulup depolayarak belli bir alanda sulu tarım yapıyorum” şeklinde sürecini anlattı. Göktepeli, “Başlarda mecburen yapmaya başladığım işimi sevmeyi denedim. Şu an tarım yapmak ve daha da gelişebilmek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum” diyerek tarıma olan bakış açısını dile getirdi.
‘Bölge, ciddi bir iklim değişikliğiyle karşı karşıya’
Çiftçilik kariyerine ilk olarak buğday ekimiyle başlayan, İkinci ürünü mısır olan Göktepeli, “İlk 2 yılım ciddi bir kuraklığa ve enflasyonunun arttırdığı maliyetlere denk geldi. Zor senelerdi” diyerek bu dönemin zorluklarını anlattı.
Üçüncü ürünü mercimek olan ve bugün ilk tanıştığı 3 üründen 2’sine, fiyat ve maliyet sebebiyle veda ettiğini belirten Göktepeli, “Şu an buğday, nohut ve sebzeye yönelmiş durumdayım, daha alternatifli ürün arayışı içindeyim” dedi.
Çiftçilik yapmaya başladığı yılları kıyaslayan Göktepeli, “Her yıl birbirinden farklı; bölge, ciddi bir iklim değişikliğiyle karşı karşıya. Bir çiftçi olarak doğa olaylarına müdahale edemiyoruz. 2 yıl çok kurak geçti, 2 yıl da yoğun yağış aldı. Fakat yağışlar ani ve şiddetli yağmaya başladı” diyerek bu durumun bölge ürünlerine ciddi zararlar verdiğini söyledi.
Mantari hastalıklar, dolu ve su tutma gibi sorunlarla karşılaştığını belirten Göktepeli, “Bu sebeple defalarca sosyal medyada üreticilere rapor hazırlanması gerektiğini dile getirdim tarım bakanlığına…Ekim modelleri, tarihleri, tercih edilecek ürün, tohum ve gübre çeşitlerinin değişmesi hakkında rapor istedik, bu iş bilimsiz çözülmez” ifadesini kullandı.
(Tansu Göktepeli)
‘Bugün de mantarla mücadelemiz devam ediyor’
Tansu Göktepeli, hava koşullarının çiftçiler için sürekli bir mücadele alanı olduğunu belirterek, aşırı yağışlı yıllarda ciddi ilaçlama maliyetleriyle karşılaştıklarını söyledi.
“Bugün de mantarla mücadelemiz devam ediyor” diyen Göktepeli, mısır ve mercimekte yaşadığı sıkıntılara dikkat çekti. Bölgedeki çiftçilerin mısırı ikinci ürün olarak ektiğini ve yazın sulama yaptıklarını belirten Göktepeli, “Ciddi elektrik kesintileri hem su sıkıntısı oluşturdu hem de dalgıçların yanmasına sebep olup bir maliyet kapısı daha açtı” ifadesini kullandı. Ayrıca, fiyatın maliyetin altında belirlendiğini ve nem oranlarına göre düştüğünü söyledi.
‘İhracatta problemler yaşanıyor’
Mercimek konusunda da sorunlar yaşadığını belirten Göktepeli, “Geçen yıl bir daha asla ekmem diye kendime söz verdim” dedi. Biçim masrafları ve işçi sorunları, artan akaryakıt fiyatları nedeniyle biçim masraflarının katlandığını ve mevsimlik göç sorunu nedeniyle bölgedeki işçi bulma sıkıntısını dile getirdi. Mercimeğin kotalı bir ürün olması nedeniyle ihracat problemleri yaşandığını ve yerli ürün yerine Kanada ve Özbek mercimeğinin tercih edildiğini belirten Göktepeli, bu sebeplerle iki ürüne küstüğünü ifade etti.
‘Aşırı yıkanan toprakta mineral eksikliği yaşanıyor ve gübre yıkanması gibi problemler oluşuyor’
Tansu Göktepeli, mümkün mertebe yağışları takip edip, geç ekim yapmaya gayret ettiklerini belirtti ve “Hala da yeterli olmuş değil” dedi. Aşırı yağışların da kuraklık gibi verim kayıplarına yol açtığını ifade eden Göktepeli, “Aşırı yıkanan toprakta mineral eksikliği ve gübre yıkanması gibi problemler oluşuyor” şeklinde konuştu. Bu yıl ilk kez, doğrudan bitki bünyesine girecek bir gübre kullandığını ve önümüzdeki yıllarda da kullanmayı planladığını belirtti.
“Her çiftçi yağış ister ama bizler hayırlısını istiyoruz” diyen Göktepeli, geçen yıl yaşanan sel felaketine dikkat çekti. Bu yıl da yağışlı bir sezon geçirdiklerini belirterek, “İlerleyen senelerde ne olur Allah bilir. Yetkililerin işi bu” ifadesini kullandı.
Tansu Göktepeli, olumsuz hava koşulları nedeniyle bazı çiftçilerin tarlalarını sürmek zorunda kaldığını belirtti. Pamuk ve biber ekenlerin özellikle zarar gördüğünü ve ürünlerde çürümeler yaşandığını söyleyen Göktepeli, “Maddi kayıplar yaşayan çiftçiler oldu” dedi. Hava koşulları, iklim krizi ve pazar konusunda tarımsal bir politika beklediklerini vurgulayan Göktepeli, “İhtiyaç fazlası üretime de dışa bağımlı olmaya da karşıyız” ifadesini kullandı.
“Türkiye bir tarım ülkesidir. Bu sebeple gereken koşullar sağlanırsa, tarımsal üretim planlamasına göre ekim modülü oluşturulursa ne dışarıya muhtaç oluruz ne de çiftçi ekonominin enflasyonunun kurbanı olur” diyen Göktepeli, gereken parametrelerin sağlanması durumunda çoğu çiftçinin alternatif olarak teknolojik tarım sektörüne adım atacağını düşündüğünü belirtti.
Tansu Göktepeli, çiftçilerin iklim değişikliği ile başa çıkma konusunda tek başlarına yetersiz olduklarını belirtti. Ancak, çiftçilerin bilgilendirilmesi durumunda ekim tarihlerini değiştirme veya ürün seçimlerini ayarlama gibi önlemler alabileceklerini ifade ediyor. Göktepeli, bu konuda sorumluluğun bakanlığa ait olduğunu vurguluyor.
Göktepeli ayrıca, ilkel tarımdan kurtulmayalım diye açıkladıkları fiyatların, piyasa fiyatlarını da aşağı çektiğini belirtiyor.
Eski Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Mustafa Yılmaz, kentin belirli bölgelerinde yaşanan şiddetli dolu yağışları ve bu durumun birçok ürüne zarar vermesini değerlendirdi.
(Mustafa Yılmaz)
Yılmaz, özellikle Antep fıstığı, zeytin, diğer meyve ağaçları, hububat ve mercimek tarlalarının ekonomik olarak ciddi şekilde etkilendiğine dikkat çekti. Yılmaz, Urfa’nın Antep fıstığı üretiminde %60’a varan oranlarda, hububat ve mercimekte ise üçüncü sırada yer aldığını belirtti.
Dolu zararı nedeniyle kentin belirli bölgelerinde rekolte düşüşü bekleniyor. Hububat ve mercimek tarlalarında yaşanan dolu ve aşırı yağmurun, buğday ve mercimekte ciddi verim kaybına ve kalite düşüklüğüne yol açtığını vurgulayan Yılmaz, şu anda mercimek hasadını geride bıraktıklarını ancak üreticilerden gelen verim düşüklüğüne ilişkin şikayetlerin devam ettiğini belirtti.
Ziraat Mühendisi Mustafa Yılmaz, dolu ve aşırı yağışın buğday tarlalarında yatma durumuna neden olduğunu ve başakta kalite ve verim düşüklüğü yaşattığını belirtti. Yılmaz, üreticilerin bu tür doğal afetler nedeniyle ürün kayıplarına karşı ürünlerini sigortalayabileceklerini ifade etti. Ancak, üreticilerin bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadığını dile getirdi ve bu yönde ziraat odaları, tarım il müdürlükleri ve TARSİM gibi kurumlar tarafından eğitimler düzenlenmesi gerektiğini vurguladı. Yılmaz, bölgelerinde sadece kredi çeken üreticilerin zorunlu ürün sigortası yaptığını ancak kredi almadan da üreticilerin ürün sigortası yapması gerektiğini belirtti ve bu konuda herkesin sorumluluk üstlenmesi gerektiğine dikkat çekti.
Yılmaz, günümüzde kullanılan tarım teknolojilerinin yeterli düzeyde kullanılmadığını belirterek şu açıklamalarda bulundu:
“Maalesef, üreticilerimiz tarafından yeterli düzeyde kullanılmayan tarım teknolojilerinin temel nedeni, artan enflasyon ve tarım girdi maliyetleridir. Bu durum, üreticilerimizin tarım ürünleri için gerekli makineleri alma gücünü düşürmektedir. Dünya genelinde küresel iklim krizi yaşanmakta olup, bu duruma göre alternatif yöntemler ve önlemler almamız gerekmektedir. İklim değişikliği, küresel çapta tarımı etkilemektedir. Tarım, orman ve bitki örtüsü, toprak verimliliği, su kaynakları, enerji, insan sağlığı ve biyoçeşitliliği doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Tüm bunların yanı sıra, toprak ve su rejimi değişime uğramakta, tarımsal üretim azalmakta ve gıda güvenliği tehlikeye girmektedir. İklim değişikliği, uzun dönemde toprakların verimsizleşmesiyle birlikte ürünlerde hastalık ve zararların artmasına neden olmaktadır. Günümüzde, bu olumsuzlukların giderilmesi için iklim değişikliği senaryoları üzerinde durulmakta, durum tespiti yapılmakta ve uyum ve azaltım stratejileri etkin bir şekilde uygulanmaktadır.”
Son olarak Mustafa Yılmaz sözlerini şöyle bitirdi:
“Bunlardan birkaçına değinmek gerekirse, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik verimliliğini iyileştirme, tarımda sürdürülebilirlik, su kaynaklarını etkin ve verimli kullanma gibi çalışmalar yapılabilir. Ayrıca, kuraklığa karşı dayanıklı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi, tarımsal üretim yapan küçük aile işletmelerinin birleştirilmesi, organik tarım ve iyi tarım uygulamalarının etkin ve yaygınlaştırılması gibi önlemler alınabilir. Bu konuda üreticilere kamu kuruluşları ve çiftçi örgütleri tarafından ciddi eğitimler verilmelidir. Dolayısıyla, üreticilere artık alternatif, toprağı iyileştirecek ve verimliliği artıracak ürünler önermemiz gerekmektedir.”
(Cevher Aktar)
25 yaşındaki genç çiftçi Cevher Aktar, su ücretlerinin aşırı artması nedeniyle bu yıl mısır ekemediklerini ve pamuk üretiminden vazgeçtiklerini belirtti. Aktar, sadece su masrafının 100 dönüm tarla için 330 bin TL’ye ulaştığını dile getirdi.
Aktar, “Son 5-6 yıldır pamuk ekmiyoruz çünkü sattığımızda malımız çok ucuza gidiyor ve her şey aşırı pahalı alıyoruz.” şeklinde konuştu.
Toprak yapısının en önemli etken olduğunu vurgulayan Aktar, “Buğday, mercimek, mısır, pamuk, antep fıstığı ve zeytin gibi ürünleri ekmemizin en büyük sebeplerinden biri toprak yapısı. Maalesef her toprakta her ürün yetişmiyor veya düşük verimden dolayı ekim yapılmıyor. Bölgemiz daha sıcak bir iklime sahip olduğu için bu ürünler daha ön planda oluyor.” ifadelerini kullandı.
Aktar, son dönemde yaşanan dolu ve şiddetli yağmur gibi olumsuz hava koşullarının tarım ürünlerine büyük zarar verdiğini belirtiyor.
Hava Koşulları, Tarım Ürünlerinde %40-45 Oranında Kayba Yol Açtı
Aktar, son dönemde yaşanan olumsuz hava koşullarının tarım ürünlerine büyük zarar verdiğini belirterek, fıstık üretiminde %40-45 oranında kayıp yaşadıklarını ifade etti. Aktar, “Dolunun değdiği tüm fıstık taneleri zarar gördüğü için içini doldurmuyor ve zamanla kuruyup düşüyor.” şeklinde açıklamada bulundu.
Aşırı yağmurun mercimek üretimini de olumsuz etkilediğini söyleyen Aktar, “Tarım yerlerinde çok fazla yabancı ot çıktı ve bu da ürün kaybına neden oldu.” dedi.
Buğday üretiminde de aynı sıkıntıların yaşandığını belirten Aktar, “Aşırı yağmur nedeniyle buğdaylar ağırlaşıp yere düşüyor ve verimde eksiklikler oluşuyor.” şeklinde konuştu.
Hava Koşullarının, Tarıma Etkisi: Ürün Kayıpları ve Fiyat Düşüşleri
Cevher Aktar, yaşadıkları tarımsal sorunların boyutunu açıklarken, fıstık üretiminde yarısına kadar varan kayıplar yaşadıklarını söyledi ve kalan fıstıkların da darbe aldığı için fiyatlarının düşebileceğini belirtti. Aktar, “Mercimek ektiğimize pişman olduk diyebilirim. Evet, belki buğdayın düşmesi çok çok aşırı bir problem yaratmayabilir ama hepsinin düşmesi ve bunun biçer tarafından kaldırılmaması durumunda ürün daha düşük bir verim verir.” şeklinde konuştu.
Genel olarak son dönemde olumsuz hava koşullarının %40’a varan bir zarara yol açtığını dile getiren Aktar, bu kayıpların ciddi bir miktara tekabül ettiğini vurguladı.
Tarımsal Riskler Karşısında Çaresizlik: Hava Koşullarına Karşı Önlem Alma İmkanı Yok
Cevher Aktar, tarımsal üretimdeki riskleri vurgulayarak, olumsuz hava koşullarına karşı ciddi bir önlem almanın mümkün olmadığını ifade etti. Aktar, “Belki daha küçük çaplı yağmurlar için önlem alabiliriz ama maalesef dolu için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.” dedi.
Aktar’ın sözleri, tarımsal üretimin doğal afetler gibi etmenlere karşı ne kadar savunmasız olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu durum, çiftçilerin gelecekteki üretim planlarını yaparken karşılaşacakları riskleri değerlendirirken daha dikkatli olmalarını gerektiriyor.
İklim Değişikliğinin Tarıma Etkisi: Farklı Ürünlerde, Farklı Sonuçlar
Cevher Aktar, iklim değişikliğinin tarıma olan etkilerini değerlendirirken, bu yıl yağışların buğday üretimi için olumlu olduğunu ancak son dönemde gelen dolunun fıstık üretimine ciddi zarar verdiğini belirtti. Aktar, “İklim değişikliği nedeniyle bu yıl son zamanlara kadar devam eden yağmurlar buğdaylar için çok iyi oldu. Ancak son anda yağan dolu ciddi zarar yarattı.” dedi.
Aktar, iklim değişikliğinin ürünlere farklı etkileri olduğunu söyleyerek, “Normal olarak yaz aylarındayız ve şu anda pamuk mevsimi çünkü pamuk aşırı derecede sıcakla beslenir hatta yaprakları her zaman güneşe döner.” şeklinde konuştu.
İklim değişikliğinin buğdaylar için olumlu bir etki yarattığını ancak pamuk, fıstık ve mercimek gibi ürünlerin verimliliğini düşürdüğünü belirten Aktar, toplamda tarımsal üretim üzerindeki etkisinin karmaşık olduğunu vurguladı.
Cevher Aktar’ın perspektifinden bakıldığında, tarımsal üretimdeki zorlukların arttığı ve iklim değişikliğinin etkisinin belirgin hale geldiği bir döneme tanıklık ediyoruz. Aktar, “Hani ben 25 yaşındayım ve yıllardan beri illa ki fıstıkları dolu vurur yada buğdaylarımız, mısırlarımız illaki zarar görürdü ama bu yıl biraz daha yağmurun fazlalığı ve dolunun yağmasıyla ciddi anlamda ürünlerde yetersizlik oluştu.” şeklinde konuşarak, yaşadığı dönemdeki değişimi vurguluyor.
Aktar, tarımsal üretimde kullanılan ilaçlama ve fiziksel müdahalelerin bile artık iklim değişikliğinin getirdiği zorluklara karşı etkisiz kaldığını ifade ediyor. Bu durum, çiftçilerin gelecekteki üretim stratejilerini gözden geçirmelerini söylüyor ve çiftçilerin iklim değişikliğiyle mücadelede daha etkili önlemler alınmasını gerektiriyor.
Cevher Aktar, tarımsal üretimdeki zorlukları ve son dönemde olumsuz hava koşullarının etkisini detaylı bir şekilde değerlendiriyor. Aktar, “Buğday, mercimek, mısır, pamuk, antep fıstığı ve zeytin. Yani aslında bunları ekmemizdeki en büyük sebeplerden en önce gelen şey toprak yapısı. Maalesef her toprakta her ürün yetişmiyor yada düşük verimden dolayı ekim yapılmıyor. Bizim bölgemiz daha sıcak bir iklime sahip olduğu için bu ürünler daha ön planda oluyor.” şeklinde toprak yapısının ve iklimin ürün seçimini belirlediğini açıklıyor.
Aktar, “Son dönemde en büyük olumsuz hava koşullarından biri dolu ve şiddetli yağmurlardı. Tarım ürünlerine çok fazla zararları oldu.” diyerek hava koşullarının ürünlere olan etkisini vurguluyor.
Fıstık üretiminde yaşanan %40-45 oranındaki ürün kaybının dolu nedeniyle olduğunu Aktar, “Dolunun değdiği tüm fıstık taneleri zarar gördüğü için içini doldurmuyor ve zamanla kuruyup düşüyor. Mercimekler aşırı yağmur yağmasından dolayı çok fazla yabancı ot çıktı ve bu da ürün kaybına neden oldu. Buğdaylarda yağmurların aşırı yağmasından dolayı ağırlaşıp yere düştüğü için verimde eksiklikler oluşuyor.” şeklinde hava koşullarının farklı ürünler üzerindeki etkilerini detaylandırıyor.
Cevher Aktar, iklim değişikliğinin tarımsal ürünlere olan etkisini detaylandırırken, bu yılın hava koşullarının farklı ürünler üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Aktar, “İklim değişikliği nedeniyle bu yıl son zamanlara kadar devam eden yağmurlar buğdaylar için çok iyi oldu. Fıstıklar içinde hemen hemen aynı durumdaydı ama son anda yağan doludan dolayı ciddi bir zarar yarattı.” diyerek, farklı hava koşullarının farklı ürünler üzerindeki etkilerini belirtiyor.
Aktar, “Evet, iklim değişikliği oluştu çünkü normal olarak yaz aylarındayız, şu an pamuk mevsimi çünkü pamuk aşırı derecede sıcakla beslenir hatta yaprakları her zaman güneşe döner.” şeklinde, iklim değişikliğinin mevsimlerin tipik işleyişini etkilediğini ve bu durumun farklı ürünlerin verimliliğini etkilediğini ifade ediyor.
Sonuç olarak, Aktar’ın değerlendirmesi, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki karmaşık etkilerini gözler önüne seriyor. Buğday gibi bazı ürünler için olumlu etkiler gözlemlenirken, pamuk, fıstık ve mercimek gibi ürünlerin verimliliğini olumsuz yönde etkilediği görülüyor.
Genç Çiftçinin Gözünden: Hava Koşullarının Tarıma Etkisi ve İklim Değişikliğinin Zorlukları
Cevher Aktar, tarımsal üretimdeki zorlukları ve hava koşullarının etkilerini detaylı bir şekilde anlatarak, iklim değişikliğinin tarımsal üretim üzerindeki karmaşık etkilerini vurguluyor. Aktar, “Hani ben 25 yaşındayım ve yıllardan beri illaki fıstıkları dolu vurur yada buğdaylarımız, mısırlarımız illa ki zarar görürdü ama bu yıl biraz daha yağmurun fazlalığı ve dolunun yağmasıyla ciddi anlamda ürünlerde yetersizlik oluştu.” diyerek, geçmiş deneyimlerine dayanarak bu yılki durumu değerlendiriyor.
Aktar, “Hava koşulları, bizimaalesef baya bir zarara uğrattı. Öncelikle fıstıklarımızı dolu %40-50 olarak etkiledi ve verim otomatik olarak yarıya indi. Mercimeklerde ise aşırı yağmurdan dolayı otlar çok çiçek açmak yerine boyları baya uzadı ve verim düştü otomatik olarak. Buğdayda çok bir zarar olmadı, sadece son dolunun biraz zararı oldu.” şeklinde hava koşullarının farklı ürünler üzerindeki etkilerini detaylandırıyor.
İklim değişikliğinin, iklimlerin düzensizleşmesine yol açtığını ve tarım pratiğini değiştirdiğini belirten Aktar, “Yağmurlar düzenli bir şekilde yağıyor ve bazen tarlalar su altında kalıyor ve maalesef kanal açıyoruz onlarda kısmen tarlaya zarar veriyor çünkü tarlanın birçok yerinde açmak zorunda kalıyoruz. Ondan sonra biçim zamanları öne ya da geriye atılıyor, bu da diğer ürünler için farklılık oluşturuyor.” diyerek iklim değişikliğinin tarım pratiği üzerindeki etkilerini açıklıyor.
Aktar sözlerine şöyle devam etti:
’’Biz çiftçiler olarak, atmosfere verilen zararı en aza indirmek için anız yangınlarına daha dikkat etmeliyiz, en azından kendi çapımızda. Genel olarak çok fazla yapabileceğimiz şey olmasa da, yangınları önlemeli ve sulamayı düzgün bir şekilde yaparak tarladan daha fazla verim almayı hedeflemeliyiz. Özetle, bu yıl yaşadıklarımızı baz alarak söyleyebilirim ki, normalde önce mercimek ekip sonra 2. Ürün olarak mısır ekme hedefimiz varken, bu yıl sulama fiyatlarının yüksekliği nedeniyle kimse mısır ekmeyecek gibi görünüyor. Fıstıklarımıza dolu vurmasına rağmen, biçilen arpa, buğday ve mercimeklerden çıkan tüm haşereler maalesef fıstıklara zarar veriyor. Normalde bir kere yapılan ilaçlamalar bu yıl 4-5 defa tekrarlanıyor ve bu durum fıstıkların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına yol açıyor.
Biz normalde 5-10 yıl önce pamuk ekiyorduk ama artan masraflar ve emeğimizin karşılığını alamamamız sebebiyle artık ekmiyoruz çünkü maliyeti fazla ama satış fiyatları düşük ve maalesef bazen zarar durumuna düşüyorduk, bu yüzden ekimi bıraktık. Dediğim gibi genel olarak her şeyin maliyeti kat kat artarken maalesef satış fiyatlarımız çok düşük seviyede ve eminim hiçbir çiftçi bu durumdan memnun değil ve yavaş yavaş işi bırakmayı bile düşünüyorlar. İnsanlar şehir merkezinde çalışıp buradan kazandıkları düzenli aylık geliri köye, yani tarlalara yatırıyor ama bu durum zarar verince, maalesef insanlar kaçıyor ve artık risk alamıyorlar, maalesef. Her şeyi pahalıya alıp ucuza satmak zorunda kalıyoruz ve herkes bu durumdan şikayetçi, kesinlikle. Bu artmayan satış fiyatları ve artan masraflar nedeniyle çeşitlilik azalıyor, maalesef.
Son 3-4 yıldır ektiğimiz mısırlara domuzlar zarar vermektedir, özellikle baraj tarafında olan tarlalarımızda. İlk ektiğimizde, yani daha yeni tohum yere girdiğinde deşip yiyorlar ve mısır oluşunca içlerinde dolaşıp hem kırıyorlar hem de yiyorlar. Allah tüm çiftçilerimizin emeğini boşa çıkarmasın, inşallah tek temennim bu.’’