17 Mayıs Derneği ve KaosGL’nin hazırladığı “LGBTİ+’ların Ruh Sağlığı Hizmetlerine Erişimi” başlıklı rapor, artan nefretin sağlık hizmeti sunan uzmanlara da yöneldiğini ortaya koyuyor.
17 Mayıs Derneği ve Kaos GL Derneği’nin ortaklaşa hazırladığı “Türkiye’de LGBTİ+’ların Ruh Sağlığı Hizmetlerine Erişimi” raporu, ruh sağlığı uzmanları ve LGBTİ+ hak sahipleri ile görüşmelerden derlenen verileri içeriyor.
Alp Kemaloğlu’nun hazırladığı, Defne Güzel, Umut Güner, Murat Köylü ve Kerem Dikmen’in editörlüğünü üstlendiği rapora göre; özellikle kamu hastanelerinde LGBTİ+’lara yönelik ayrımcı tutum oldukça yaygın. Bu durum, LGBTİ+’ların sağlık hizmetlerine erişmekten kaçınmalarına ve nihayetinde bu hizmetleri alamamalarına neden oluyor.
Ayrımcılığa uğrayan vatandaşların eşit şekilde yararlanma hakkı bulunan sağlık hizmetlerine erişememesinin bir diğer nedeni de raporda, LGBTİ+ dostu uzman ve kurumların sayısının oldukça az olması şeklinde açıklanmış. Yeşil Gazetenin haberine göre; Raporda ayrıca, LGBTİ+ kapsayıcı ve olumlayıcı hizmet sağlayan uzman ve kurumların sayıca az olmasının hizmete erişimde aksamalar, randevu için uzun bekleme süreleri ve kapsamlı bir hizmet verilmesini mümkün kılmayan görüşme ve seans sürelerine yol açtığı vurgulanıyor.
Sağlık uzmanlarının aldığı eğitimlerde LGBTİ+ kapsayıcı müfredatın olmayışı da etkin hizmet sunumunu engelleyen faktörler arasında. Artan nefret söylemleri ve siyasi baskılar, LGBTİ+ bireylerin ve destekleyici örgütlerin motivasyonunu ve güvenliğini olumsuz etkiliyor. Bu durum, LGBTİ+ bireylerin ruh sağlığı hizmetlerinden faydalanmasını da kısıtlıyor.
Raporda yer alan ifadelerde, LGBTİ+’lara kapsayıcı ruh sağlığı hizmeti sunan uzmanların da nefret söylemlerine maruz kaldığı dikkat çekiliyor:
“Bu söylemler bir yandan LGBTİ+’larda ruh sağlığı hizmetinden faydalanmaya yönelik akut ve kronik ihtiyaçlar ortaya çıkarırken öte yandan LGBTİ+’ların bu hizmetleri kullanmaya yönelik motivasyonlarını ketleyebiliyor. Paralel olarak, LGBTİ+ örgütlerine yönelik artan baskı ve bu örgütlerin kapatılmalarına ilişkin siyasi söylemler, LGBTİ+ örgütlerinde kendi güvenliklerine yönelik endişeler ortaya çıkarıyor ve sundukları hizmetleri yaygınlaştırmaktan imtina etmelerine yol açıyor. Artan nefret söylemleri ve hedef göstermeler öte yandan doğrudan LGBTİ+’lara kapsayıcı ruh sağlığı hizmeti sağlayan uzmanlara da yöneliyor. Uzmanlar yalnızca nefret söylemleri ve hedef göstermeler değil, aynı zamanda kendilerine yönelen şiddetle de karşı karşıya kalıyor.”