Araştırmacı gazeteciliğin en önemli ismi ve ülke aydınımız Uğur Mumcu’yu anıyoruz. Çukurova Bülten Haber Merkezi olarak ondan öğrenmeye devam ediyoruz.
#tarih’te yayımlanan bir yazıda Uğur Mumcu’dan ve yaşanılanlardan şöyle bahsedilmişti:
“24 Ocak Çarşamba sabahından herkese günaydın. 31 yıl önce bugün saat 13.15’te, 51 yaşındaki gazeteci ve yazar Uğur Mumcu, Ankara Karlı Sokak’taki evinin önündeki otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldürüldü.
Biri ölümünden sonra yayımlanan (Kürt Dosyası) 25 kitap, iki oyun yazan; önemli bir bölümü yolsuzluk, terör, Kürt sorunu ve siyasal İslâm’la ilgili olmak üzere binlerce makale kaleme alan Uğur Mumcu; keskin zekası, ilkeli duruşu ve en zor konuları bile ince bir mizahla ele alabilen çarpıcı belâgatıyla Türk basınında tek başına bir kuvvetti.
Geniş çaplı tepkilere neden olan cinayetinden ancak yedi sene sonra, 2000 yılında, davaya yönelik bir ipucuna ulaşılmıştı. Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun evine yapılan bir baskında ele geçirilen hard-diskler, Tevhit – Selam / Kudüs Ordusu adlı örgüte işaret ediyordu. Bunun üzerine, 11 Temmuz 2000’de Mumcu’yla birlikte Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok cinayetlerinin de dahil edildiği “Umut (Uğur Mumcu Uzun Takip) Davası” başladı.
İddianamede, Mumcu’nun aracına konulan bombanın Ferhan Özmen tarafından yapıldığı, araca Necdet Yüksel’in gözetmenliğinde Oğuz Demir tarafından yerleştirildiği ifade ediliyordu. Sanıkların amacının ise “Türkiye’deki mevcut anayasal düzeni silah zoruyla değiştirerek, yerine İran rejimine benzer bir İslâm devleti kurmak” olduğu belirtilmişti. Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan ve Ferhan Özmen’e ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi.
Örgütün İran bağlantısını sağladığı iddia edilen Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız, Aydın Koral ve firari sanık Oğuz Demir’in gıyabında ise dava devam ediyor. Aslında Mumcu’nun tehdit aldığı herkes tarafından biliniyordu.
Ancak cinayetin ardından böyle bir koruma kararı çıkarılmadığı ortaya çıktı. O dönem Emniyet Müdürü olan Mehmet Ağar’ın, Güldal Mumcu’ya açıklaması yalnızca “İhmal etmişiz” olacak, ama bu ihmalle ilgili suç duyurusundan herhangi bir sonuç alınamayacaktı. Güldal Mumcu, aynı yıl DGM Savcısı Ülkü Coşkun’la ilgili de soruşturmayı savsakladığı gerekçesiyle bir dilekçe vermişti. Davanın sonunda Coşkun’un gerçekten de soruşturmada ihmali olduğu tespit edilmiş, ancak “devlet sırrı” olduğu için açıklanmayan bir sebeple disiplin cezası verilemeyeceği belirtilmişti.
“Ortadoğu, emperyalizmin kol gezdiği, terör örgütleriyle çeşitli istihbarat örgütlerinin kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık bir dipsiz kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Halk deyişi ile Ortadoğu’da ‘Kimin eli kimin cebindedir’ bilinmez. Kim, kimi, neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarını anında bulmanın olanağı da yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır. O da bir kısmı…” diye yazmıştı Uğur Mumcu 1992’de öldürülen Musa Anter’in ardından. Yıllar sonra da olsa toplumun adalet duygusunu derinden sarsan Uğur Mumcu davasının tüm yönleriyle aydınlatıldığını görmeden yeni duvarların altında kalma ihtimali de ortadan kalkmayacak”
Cemal Süreya Uğur Mumcu için neler demişti?
Cemal Süreya’nın”99 Yüz”ündeki Uğur Mumcu portresi şöyle:
“… Uğur Mumcu daha ilk yazılarında, ince mizahı ve yazma tutkusuyla kendisini kabul ettirdi. …Bir başına bir adam…
Bence başarıya mahkûmdu. Kuşağının, aydının, demokrasinin sesi oldu çünkü. ‘Türkçe’nin kara cümlesini’ yakalamıştı. … Büyük kamu hukuku birikimini, güncel olayın, siyasetin, kavganın içinde kullanmayı bildi. … Her zaman açık yürekli oldu; cesur davrandı, risklerden korkmadı. Ve elbette en önemli nitelik, eli gerçekten kalem tutuyordu. … Sadece bir yazar, yalnızca bir gazeteci olarak kalmadı; bir düşünür, bir özgürlük savaşçısı, bir siyaset ve hukuk adamı olarak da belirdi. …68’lerin açık alnı.
Günlük yazı, kişiyi ister istemez yinelemelere götürür. Uğur Mumcu, yinelemeye en güzel işlevi kazandırdı: Düşünsel mine’leme…
Okunaklı, orta boy, dev adam…